Cuma Sohbetleri: AZI ÇOK, ÇOĞU AZ OLAN ŞEY NEDİR?
04.08.2017 08:57
1.025 Kişi Okumuş
0 Yorum

Yakup Yaşlak (İlâhiyatçı)
yakupyaslak@gmail.com
İnsan var olduğu günden beri belli özelliklerle birlikte dünyaya gelmiş ve bu özelliklerini kontrol etmesi ve düzene sokması için kendisine rehberler ve yol gösterici kitaplar gelmiştir.
İlahi dinlerde bu kitaplar Yüce Yaratıcı tarafından bazen yazılı bazen sözlü olarak ulaştırılmıştır. Önderler göndererek varlığını her yönüyle sürdürmesi için gerekli olan bu özelliklerin sınırlarını ve hudutlarını bildirmiştir.
Özgürlüğünün sınırı neresidir insanın? Tamamen özgür müdür, istediğini istediği şekilde yapabilir mi? Bu özgürlüğünün bir hududu var mıdır? İnsanlara karşı ya da diğer canlılara karşı sorumlu mudur? Bu sorumluluğu ne kadardır?
Hem akıl hem de yaratıcı insan için mutlak özgürlüğün söz konusu olmadığını olamayacağını bildirir. Sınırı diğer insanların özgürlüğüne, kişisel haklarına zarar verici boyutlara gelemeyecek noktadır. Sosyal bir varlık olan insan hem diğer canlılara karşı hem de diğer insanlara karşı sorumludur. Yaratılış gereği insan dost edinir. Bazen karakterini koruduğu için, bazen ilahi sınırları koruduğu için düşman kazanır. İslami görüşte hakka dost olan halka da dost olur. Hakka düşman olan halka da düşman olur. Aynı şekilde İlahi bir hedefi yoksa yani Allah için sev Allah için düşman ol ilkesine uymamışsa, halka düşman olan hakka düşman sayılmıştır. İnsan yaşadığı hayatta sadece kendi karakterinin gereklerini yapıp yapmamasıyla değerlendirilirken dostları ve düşmanlarıyla da değerlendirilir.
Yüce Allah kuranda defalarca şeytanın vaatlerine kanmamak gerektiğini beyan etmiş ve insana yaklaşımı konusunda bizi uyarmıştır. Sadece bir ayet örnek vermek gerekirse şu ayet açıklayıcı olacaktır. İbrahim suresi 22. ayet.
“İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: ‘Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.’ Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!”
Kıymetli canlar, değerli dostlar: Hz.Aliyyel Murtaza bir buyruğunda hatırlatma yapmaktadır.
“Ey oğlum, dostlarını çoğalt düşmanlarını azalt. Çünkü dostun çoğu azdır, düşmanın azı bile çoktur. Dünyanın güçlükleri dörttür. Yalnız başına ihtiyarlık; gurbette hastalık, yokluk içinde borç, yolculukta rahatsız edici arkadaş.”
Gündemi takip edenler bilirler. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet işleri başkanı Sn. Mehmet Görmez görevinden istifa ile ayrıldı. Kendisine yeni görevinde başarılar dilerim. Ancak birkaç husus da dikkatimi çekti. Kendisinin gidişinin ardından sözde bazı din adamları kendisine dokundurucu temenniler beyan etmeden duramamışlar. Sn. Görmez makam ve yetki imkânları dâhilinde birleştirici, kaynaştırıcı bir tavır sergilemiş; savaştan içsel çatışmadan yana olmamıştır. Ancak bu, bir diyanet işleri başkanından beklenen bir durumdur. Her ne kadar bazıları onun sadakat liyakat ve hatta vatanperverliğine dil uzatsalar da Yurdumuzun Ortadoğu ülkelerinden herhangi birinde yaşanan ayrılık ve çatışma içine düşmemesi için elinden geleni yapmış olduğuna inanıyorum.
Yerine gelecek diyanet işleri başkanından beklentimiz ise, içsel kardeşlik ilkesine en az Sn. Görmez kadar hassas olması, herhangi bir mezhebin değil Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşlarının haklarını da gözetmesi, çabucak alev almaya müsait olan mezhepsel farklılıklara azami ölçüde teveccüh göstermesidir.
Allah, hakka ve halka hizmeti hepimize nasip etsin. Selam ve dua ile. Hayırlı Cumalar…
YORUMLAR