Erdoğan’ın Kaderi…

Murat Nazlı

Her şey “Arap Baharı” ile başladı…
Arap Baharı diyerek Ortadoğu’da başlayan halk hareketleri aslında zalim iktidarların devrilişi değil, emperyalist devletlerin elinin bölgeden kesilmesi değilmiş… Arap Baharı aslında İslam coğrafyasını kışa döndüren bir BOP projesiymiş. Ve de bunun “Eş Başkanı” bizmişiz…

Tunus, yemen, katar ve Mısır’da kontrollü yönetim değişikliği olurken Bam Teli Suriye’de koptu… İşgalci İsrail’in güvenliği ve Filistin İslami Hareketi’nin bastırılması için Suriye’nin saf dışı edilmesi gerekiyordu. Bunun için Lübnan’da tezgahlanan oyunlar tutmadı ve Hizbullah güçleri de emperyalist zihniyetin istediği gibi silahsızlandırılamadı.. Suriye dosyası komşuluk ilişkileri hızla gelişen Türkiye’ye ihale edildi.. Aracı Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu.

Suriye’deki derin siyaset ve tekfirci militanlara verilen destek ise Türkiye’de ciddi bir taban ve destek buldu.
Bugün geldiğimiz bu noktada, Türkiye ABD’ye karşı ciddi bir kırılganlık içerisinde. ABD elçiliğinde çalışan görevlinin tutuklanması, iki ülke arasındaki yangını daha da alevlendirdi. ABD ile olan ilişkilerin seyri gittikçe bozulur iken Türkiye, uçağını düşürdüğü Rusya ve onun müttefiki Türkiye’nin bölgedeki rakibi İran ile yeni bir bahar havası yaşamaya başladı. “Arap Baharı” gibi, bu baharın da bölgeye huzur getirmeyeceği belli.

Türkiye’nin Kerkük-Musul hayalleri ise sır değil. Kürt bölgesinin tek başına devlet olarak yaşayamayacağını bilen ve kuşatılmışlığını gören Türkiye, Kuzey Iraktaki Kürt oluşumun bağımsız olması halinde, Türkiye’ye bağlanacağını ümit etmekte. M. Barzani’nin tek taraflı referandum kararı olaylara tuz-biber ekti.

İçeride PKK terörü ve HDP / Kürt siyaseti ile uğraşan Türkiye, dışarıda da M. Barzani ve Suriye’de PYD/YPG oluşumu nedeniyle kendini güvende hissetmiyor. 15 milyondan fazla Kürt nüfusu barındıran Türkiye, Kürt tehdidi algısı altında olsa bile, kendini Kürtlerin hamisi olarak görüyor. Kürtler eğer Irak’tan bağımsız olmayı başarırlarsa, bu domino taşı gibi etki yaparak önce Suriye, sonra da Türkiye ve daha sonra da muhtemelen ABD ve Siyonist İsrail’in yarayı kaşıması ile İran Kürdistan’ını da etkileyecektir.

Suriye konusunda Türkiye ve ABD farklı düşünürken pragmatik siyaset uygulayan ABD, Kürtlere yatırım yapmaya ve uzun vadede bölgede kalmanın yollarını ve meşruiiyet aramaya başladı.

15 Temmuz darbe girişimi ve F. Gülen’in ABD’den iade edilmemesi, darbe girişimin arkasındaki gücün ABD olduğu iddiaları güçlendirdi ve iki ülke arasındaki ilişkileri daha da soğuttu. Suriye’deki Kürtlere yapılan ABD askeri yardımı Türkiye’yi daha da tedirgin ediyor…

Türkiye’nin Suriye siyasetindeki hatalı tutumunda ısrarcı olması, Irak ve diğer komşuları ile olan sorunlarını daha da karmaşık hale getirdi.
İran ile rekabet içerisinde olması ise Türkiye’nin komşuları ile olan dostane ilişkilerini bozarken, olaylara “mezhepçi yaklaşım” iç ve dış siyasette sorun yarattı ve çevremizde dost bırakmadık…
Şimdi kırılan vazoyu yapıştırmaya çalışıyoruz..! Ya da kırılan aynayı yapıştırıyoruz.. Ne kadar tutarsa.. Eskisi gibi olması mümkün mü?

En büyük sorun ise bölgede komşularla sorun yaşanırken elli yıllık müttefik ABD ile de sorun yaşanıyor olması.. Ayrıca AB ile zaten ipler kopma noktasına gelmişti…

Şimdi sormak lazım, ekonominin de durağanlaştığı bu dönemde AKP’nin ve Erdoğan’ın iktidarda kalması mümkün mü? Verdiği sözde durur ve halkı arkasına alır, milli politikalar izler ve İran-Rusya ile ittifak eder, Suriye hatasından dönüp IŞİD ve destekçisi emperyalist Batı dünyası ve Siyonist İsrail destekçisi ABD ile çatışan Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a Esed demekten vazgeçerse “EVET”…!
Yoksa başta ABD olmak üzere AKP ve Erdoğan’ın kuyusu çoktandır kazılıyor… İdlib, deneme tahtası olacak gibi…!!!!