Ölümden Sonraki Hayat (4) (Reenkarnasyon)
Hasan Kanaatlı
h.kanaatli@hotmail.com
Bu bölümde ölümden sonraki hayat ile ilgili “reenkarnasyon” konusunu ele alıp incelemeğe çalışacağız! Acaba “reenkarnasyon/tenasüh” diye bir şey var mıdır yok mudur?
Yapılan araştırmalarda görüleceği üzere bu inanış (reenkarnasyon), eskiden beri var olan bir inanıştır ve özellikle de doğu ve uzak doğu inanışlarında mevcuttur! Yani Hindu, Buda, Tao ve Konfüçyüs gibi inanışlar ile kadim Yunan felsefesinde de mevcuttur. İsmini verdiğim bu inanışlar, “reenkarnasyon” un varlığına iman ederlerdi, kimileri ise hala dahi iman etmekteler!
“Reenkarnasyon”; “bedenin ölümünden sonra, ondan ayrılan ruhun, başka bir bedene intikal etmesi” inancıdır! İntikal edilen bu beden, hayvan ya da insan bedeni olabilir!” İşte “reenkarnasyon” un anlamı budur!
Bu inanca sahip olanlar, “ruh” un varlığını kabul ederler! Bu durum, onların nezdinde kesindir! Hasılı tüm dinlerde ve özellikle de “reenkarnasyona” inanan bu kesim nezdinde ruh vardır ve bu ruh, beden öldükten sonra onu terk eder!
Ruhun varlığı ile ilgili onlarda iki delil söz konusudur:
Birinci olarak şunu derler:
– “Ruhun varlığı rüyalardan bilinen bir şeydir! Yani insanlar uyuduklarında rüya görürler. 10, 20 ya da 30 yıl önce önceden ölen yakınlarını rüyalarında müşahede ederler! Onlarla konuşurlar!
Aslında bu insanlar, gerçekte ölmüş olan o yakınlarının ruhunu görüyorlar! Yani ölen birisi yok olmuyor, sürekli bu alemde varlığını koruyordur!”
Demek ki reenkarnasyona inanan bu kesim, uyku halinde gördükleri rüyanın, bu alemde gerçek bir şey olduğunu kabul ediyorlar ve ruhların, insan uykuda iken ona taraf gelmesinin mümkün olabileceğini söylüyorlar!
İkinci delilleri de şudur:
– “Derler ki, “ölen bir insanın cesedi ile canlı bir insanın bedenini gördüğümüzde, orada da ruhun varlığını fark ediyoruz! Yani ikisindeki de aynı beden olmasına rağmen, canlı olan o beden hareket edip koşup koştururken, öldükten sonra o bedenin hareketsiz bir cesede dönüştüğünü müşahede etmekteyiz! Peki bunların arasındaki fark nedir diye baktığımızda farkın; birinde “ruh” un varlığının bulunduğunu ötekinde ise var olmadığından farketmekteyiz! Demek ki canlı beden ruh ile birlikte olan beden, cansız beden ise ruhun kendisinden ayrıldığı bedendir!”
Burada iki sorun ile karşı karşıya kalıyoruz! O sorunlardan biri şudur: -“Şayet öldükten sonra ruhun bedensiz kaldığını söyler isek, o taktirde şu sorun karşımıza çıkıyor:” Bu dünyada biz, hiçbir ruhun beden olmaksızın bir şeyler yaptığını göremiyoruz! Yani bedensel güç, akıl gücü, hafıza, tefrih, bakış, duyuş, konuşma vs., bunların tümü de ruh ile mümkün oluyor! Ruh da bu işleri bedenin organ ve aletleri ile yapıyordur! Tabi ki ruha aracılık eden bu aletlerin tümü de maddidirler! Sorun şuradaki bu ruh, bedenden ayrıldıktan sonra o organlar olmaksızın, acaba nasıl varlığını koruyup yaşamını devam ettirecektir?”
İkinci sorun da şudur:
-“Ölümden sonra ruhun beden ile birlikte olduğunu söyler isek, burada iki görüş ile karşılaşmış oluyoruz: Görüşlerden biri İslam alimlerinin görüşüdür! Onlar şunu derler: “Ölüm gerçekleşip ruh bedenden ayıldıktan sonra, ruh “Berzah alemi” ne geçiş yapar ve orada misali bedene girer! Misali beden ise ne bütünüyle soyut ve ne de bütünüyle somuttur, bu ikisinin ortasında bir yerdedir! Yani misali beden “hayali” dir ve yok edilemez!”
İkinci görüş ise “reenkarnasyoncuların” görüşüdür. Şöyle derler: “Ölümden sonra ruhun, kendine has bir bedene ihtiyacı yoktur. Çünkü ruh, bedenden ayrıldıktan sonra başka bir bedene geçiş yapmakta ve bu şekilde de hayatını devam ettirmektedir! İşte buna “reenkarnasyon” denir! Yani her beden öldüğünde, ondaki ruh o bedenden ayrılıp başka bir bedene intikal eder ve bu şekilde de hayatını devam ettirir!”
Budist inancına göre “Samsara kanunu” (yani ruhun bedenden bedene intikal kanunu) sürekli olarak ve en sonunda da Buda’ya varana ve Buda ile birlikte olana kadar bu şekilde devam edip gider! Buna da “Nirneva” (Küresel Tanrı) seviyesine ulaşmak denir. Yani bedendeki ruh, “Nirneva” ya ulaşana kadar bir bedenden diğerine intikal ederek devam eder ve ona ulaştıktan sonra da artık yeryüzüne avdet etmez! Çünkü “Nirneva” ya ulaşana kadar ruh eksiktir! Şehvetler vs. vasıtasıyla kemale ulaşamayan ve eksik kalan ruh, mele-i ala (yüce makam) ile uyum sağlayamıyordur! Çünkü o yüce alem, bütünüyle sefa ve hakikatler ile dolu ve bütünüyle kemalatın bulunduğu bir alemdir! Fakat tabiat alemindeki insanın ruhu eksik, çirkin ve sorunludur! Bundan dolayı, o yüce aleme geçiş yapamamaktadır! Dolayısıyla da onun, bu kusurlardan kendini arındırması gerekiyor! Kemalata ulaşması için de bir bedenden diğerine intikal etmesi icap ediyor. Kısacası bu tabiat aleminde 10- 20- 50 kez diğer bedenlere intikal edip o sorunlarını halledene kadar bu alemde bulunması icap eder!”
Fakat İslam alimleri “reenkarnasyon” konusunu kabul etmezler! Çünkü bu durum, onlara göre Kuran’ın apaçık ayetlerine zıt bir durumdur! Zira Kuran ruhun cennet ya da cehenneme gireceğinden ve yine hesap ve kitabın varlığından bahsediyor! Ayrıca İslam alimlerine göre bütün ruhlar kendi cesedine iade olmalıdır! Bu konuya Kuran’da da işaret edildiği üzre “cismani haşir” denilmektedir! Yani Kuran açısından insanların dirilişi hem beden hem de ruhen olacaktır!
Felsefeciler göre ise haşir, yalnızca ruh ile ya da kimilerine göre ruhun misal bedene bürünmesiyle gerçekleşecektir!
İslam alimleri ise şöyle derler: “Ölümden sonra beden toprak olsa dahi, kıyametten sonra Allah, o toprak olan bedeni yeniden diriltecek ve ruhunu da ona dahil edecektir! Daha sonra da hesap, kitap vs, işleri gerçekleşip ya cennete ya da cehenneme konulacaktır! Zaten cennet ve cehennem de somutturlar! Beden ile ruhun da dünyadaki gibi oraya girmesi gerekir!” Bundan dolayıdır ki İslam alimleri “reenkarnasyon” konusunu kabul etmemekteler! Çünkü, yukarıda da işaret ettiğim gibi onlar açısından “reenkarnasyon”, Kuran’ın ayetleri ile apaçık bir şekilde çelişmektedir!
Yine İslam alimleri açısından “reenkarnasyon” sorunlu bir konudur! Bunun olmayacağına dair ellerinde hem akli hem de nakli olmak üzere iki delilleri mevcuttur!
Birincisi Şudur: “Derler ki, tek bir bedende iki nefsin/ruhun birleşmesi mümkün değildir! Yani her bir bedenin kendinde bir nefsi/ruhu vardır, sonradan dışarıdan başka bir nefsin/ruhun gelip te o bedene yerleşmesi, iki zıt şeyin bir araya gelmesi olur! ve mu da mümkün değildir!
İkincisi: “İnsan her zaman eksiden artıya (noksandan kemale) doğru hareket eden bir varlıktır! Şayet beden öldükten sonra ondan ayrılan nefis/ruh, örneğin bir hayvanın bedenine dahil olursa ya da bir çocuğun bedenine hulul ederse, bu durum eksiye/noksana dönüşür! Oysaki hareket sürekli ilerlemeye (artıya) yöneliktir! “Reenkarnasyon” ise bunun tersi olur! Yani ruh, insan bedeninden çıkıp hayvan ya da çocuk bedenine girince bu, onda bir gerilemeye sebebiyet verir! İşte bu, insan için bir sorundur!”
Kum ilim havzası Ayetullahlarından ve aynı zamanda da farklı konularda birçok eserleri kaleme alan Cafer Sübhani, “reenkarnasyon” ile ilgili bu itirazını “el-İlahiyat” isimli eserinin 612’nci sayfasında kaydeder! Söz konusu eserinde; “Tenasühe/reenkarnasyona iki itiraz” başlığı altında şu sözleri söyler:
-“Reenkarnasyonun sakıncalı oluşu iki şeyden dolayıdır! Birincisi; bir bedende iki zıt nefsin cem olması hususudur! İkincisi de; insanın kamil nefsinden, ilgi duyduğu bedenin noksanlığına dönmesidir vs….” Yani nefis, yücelikten aşağılığa, güçlülükten zayıflığa ve kemalden noksanlığa doğru hareket etmiş olur ve bu da aklen doğru değildir vs.
Ayetulah Cefar Sübhani’ye şöyle bir cevap verilebilir:
-“Kuran üzerinden meseleye baktığımız zaman yücelikten aşağılığa, güçlülükten zayıflığa ve kemalden eksikliğe taraf hareketin cevabı gayet açıktır! Çünkü Kuran’a göre, evet birtakım insanlar vardır ki, yücelikten aşağılığa ve kemalden noksanlığa taraf hareket etmiyorlardır ama, bir kısmı da vardır ki, yücelikten aşağılığa ve hatta aşağıların aşağısına doğru nüzul ediyorlar! Zira insan denilen bu varlıkta “özgürlük” diye bir hal vardır! Yani insan, hayvan gibi değildir! Nitekim Kuran da buna şöyle işaret eder: “Biz insanı en güzel biçimde yarattık, sonra onu aşağıların aşağısına indirdik!” (Tin: 3-4)
Arifler de şöyle derler:
-“İnsan, değişik bir türdür! Kimi insan maymun, kimisi domuz, kimisi köpek ruhlu vs. dir! Şayet böyle bir insan ölürse, onun ruhu da domuzun bedenine girerse o durum, onun için alçalış olmaz ve iki zıt şeyin birleşmesi sayılmaz! Çünkü öyle bir insanın ruhu, domuz ya da diğer hayvanların nefsiyle uyum içerisindedir ve ıstırap çekmez. Zira her keste “insanlık ruhu” mevcut değildir! Bu ruh, çok az bir kesimde mevcuttur!”
Yunan Feylesofları da şöyle der:
-“Üç türlü nefis/ruh vardır; bitki, hayvan ve insan nefsi/ruhu!”
Bu, eski bir felsefedir! Fakat arifler şöyle derler: “İnsan her zaman “insanlık ruhuna ulaşamaz!” İnsanlardan çok azı ona ulaşabilir!
Buraya kadar naklettiğimiz sözler ile ilk yapılan itiraz çözüme kavuşmuş oluyor! (Yani insanın nefsi kemalinden, nakledildiği bedendeki eksinin varlığı konusu halledilmiş oluyor!) Buna “gerileme hareketi” denilmez! Bu, kâmil olmayan bir harekettir! Yani bu ruh, hayvan ruhudur ve kemale ulaşmamış bir ruhtur!
İtiraz edilen ikinci konuya (iki nefsin bir bedende toplanması konusu) gelince; insan zaten sürekli iki nefisli ya da daha fazla nefisli bir yaşama sahiptir” Nitekim arifler de nefsi “mecazi” ve “hakiki” olarak ikiye bölmüş ve bunların ikisinin de insanda bulunduğundan söz etmişlerdir! Hatta Kuran bile insandaki birçok nefisten söz etmiştir. Örneğin; “Nefsi Ammare” (Kötülüğü emreden nefis), “Nefsi Levvame” Pişmanlık duyan nefis) ve “Nefsi Mutmainne” (Tatmin olmuş ve huzura ermiş nefis) gibi tabirler kullanmıştır! Hatta ünlü Feylesof Hegel de der ki, “insanın nefsinde diyalektik vardır!”
“Ene/ben”, “la ene/ben değilim” ile birleşince, bu ikisinin birleşmesinden “vicdan” ortaya çıkar! Çünkü “ene/ben”, kimi zaman şer ve rezil şeyler talep eder. Fakat “vicdan”, böyle bir talepte bulunmaz!
“Ene” ile “la ene” nin çekişmesi sonucu “ilahi ene” oluşur ve bu da vicdandır! Demek oluyor ki, iki nefsin bir arada bulunması muhal değildir!
“Reenkarnasyonu” savunanların bu düşüncelerinde aslında daha büyük bir sorun vardır ve o da şudur:
-“Onların görüşlerine göre ikinci bir nefis/ruh dışarıdan gelip bir bedene dahil oluyor! Oysaki tüm insanlarda var olan sperm ’in dahilinde ve ceninin ana rahminde iken onun batnında nefis vardır! Yani insanın nütfesi şekillenmeden ve insan şekli almadan henüz sperm iken dahi onda nefis/can mevcuttur! O sperm, kadının yumurtasıyla birleştiği andan itibaren onda ruh mevcuttur! Cenin’in gelişmesi ve büyümesi de onun dahilindeki güç/ruh sebebiyledir! Ruh, o cenini (Aristo’nun dediği gibi) “cevheri hareketiyle (fiil ve kemal gücüyle) ilerletiyor! Şekil ve madde gücüyle de onu geliştiriyor! Bunların tümü, insanın dahilinden geliyor!
Nefis, insanın dışında değil dahilindedir! O halde, peki nasıl oluyor da dışarıdan başka bir nefis gelip de bu bedene dahil olabiliyor? İşte sorun bu düşüncededir! Yani bir bedenin her tarafında nefis/ruh varsa ve bedenin her tarafı bununla dolu ise, o taktirde bir şey dışarıdan gelip de nasıl o bedene dahil olabiliyor? Çünkü beden dolu olduğu için, ona ilave olabilecek bir şeyi onun taşıması mümkün olmazki! Yani beden nefis ile doludur ve ruh da bir hayattır. Peki hayat olarak başka bir ruh gelip de bu hayatın içinde nasıl yer edinebilir? İşte “reenkarnasyonun” en büyük sorunu budur!
Reenkarnasyon ’un Delilleri!
Reenkarnasyoncularca onların bu hususla ilgili birkaç delilleri vardır!
Birinci delilleri şudur: Derler ki, Allah’ın insanı yaratmadaki hedefi, onun kemale ulaşmasıdır! Fakat insan ilk hayatında kemale ulaşma imkânı bulamıyor! Yani insanların %90’ı kemale ulaşamıyor. Ya da %01’ı ancak kemale ya ulaşabiliyor ya da eksik kalıyor ve bu şekilde de ölüp gidiyor! Şayet insanın yaratılışındaki hedef, onun kemale ulaşması ya da saadeti yakalaması ise (ki İslam alimleri de bunun böyle olduğunu söylerler!), insanların büyük çoğunluğu kemale ve saadete ulaşmadan bu dünyadan ayrılıp gidiyorlar. Bu şekilde ayrıldıklarında da sonsuza dek eksik kalıyorlar!
Fakat “reenkarnasyon” görüşe göre bu eksik kalma sorunu, “reenkarnasyon” da söz konusu değildir! Çünkü “reenkarnasyon” da Allah, insanın kemalle ermesi için ona başka bir fırsat daha vermiş oluyor! Yani insanoğluna ilk dünyaya geldiğinde örneğin %50, ikinci gelişinde %70 ve son gelişinde de %100 kemale erişmesi için ona fırsat vermiş oluyor!
İslam alimlerinin sözlerinden hareket edilir ise, “reenkarnasyonu” savunanların bu inançları, İslam ulemasının yararınadır! Çünkü onlar da “Allah’ın insanı kemalata ulaşması hedefiyle yarattığını” iddia ederler ve reenkarnasyoncuların bu görüşleri, onların görüşlerinin destekçisi oluyor!
Fakat bize göre böyle bir sorun yoktur! Çünkü biz, Allah’ın yaratışta bir hedefinin olmadığını iddia ediyoruz. Dolayısıyla da insanı yaratmada da böyle bir hedefinin bulunduğu söz konusu değildir!
Yani Allah, tabiatı gereği mahlukatı var ediyor! İnsanları da “feyzi” ile yaratıyor! Daha açıkçası Allah’ın yaratıcılığı “zati” dir. “Yaratıcılığı zati” olan bir varlığın hedefi olmaz! “Hedef”; failin eksikliğinden kaynaklanır! Failin “hedef” ten kastı, eksikliğini gidermesi için onu önüne koymasıdır! (Bizim bu konuyla işimiz yoktur!) Fakat İslam alimlerine şunu söylemek lazım:
-“Siz, Allah’ın insanı yaratmadaki hedefinin, onu kemale ulaştırmak olduğunu söylüyorsunuz! Peki insanların büyük çoğunluğu kemale ulaşamadan ölmekte ve sonsuza dek de öyle kalıvermekteler! Bu da ilahi hedefin tersine olmaktadır! Oysaki “reenkarnasyon” inancı da aynen sizin söylediğiniz gibi düşünmekteler! O düşünce de sizin faydanıza olmaktadır! Yani siz diyorsunuz ki Allah, kendi lütfu ile insanları yarattı, onlara peygamberler gönderdi, kitaplar indirdi vs.! Peki kemalat da İlahi lütuf ise, o taktirde “reenkarnasyon” niçin onun lütfundan olmuyor ve neden bunu kabul etmiyorsunuzki?
İkinci delilleri ( yani “Reenkarnasyon” inancına sahip olanların) şudur:
-“Derler ki, insanların tümünde bir takım haller vardır, fakat bazıları bir şey ile karşılaştıkları zaman, o şeyi daha önceden gördüklerini zannederler! Örneğin kimileri bir evi kiralamak ya da satın almak istediklerinde, aniden akıllarına “ben bu evi sanki daha önce görmüş gibiyim” ya da “ben kendimi daha önce burada yaşamış gibi hissediyorum” gibi düşünceler geliyor!
Derler ki öyle düşünen insanların bu durumlarının anlamı şudur: “Bu adam, şimdiki hayatından bir öncekinde (yani ruhu bu bedene intikal etmeden önceki bedeninde) bu durumu yaşamış ve onu hatırlamaktadır!
Üçüncü delilleri de şudur:
-“Derler ki, biz kimi insanları gördüğümüzde, ilk karşılaşmamızda onlar bize çok ilginç gelirler! Ya da ilk gördüğümüzde, sanki biz onunla yıllarca dostluk yapmış gibi oluyoruz! Türklerin tabiriyle “kalbim ona ısındı” deriz! Kimi insanlar da vardır ki onu ilk gördüğümüzde ondan nefret ediyoruz ve kalbimiz ona bir türlü ısınmıyor ve yine bizim tabirle; “gözüm onu hiç tutmadı” deriz! İşte o tür insanların bu durumlarını şöyle yorumlarlar:” Derler ki, bu insan (yani gözü tutmayan ya da ısınılmayan insan) o nefret ettiği insan ile bundan önceki hayatında bir sorun ya da dostluk yaşamıştır. O sorunu ya da dostluğu hatırladığı için kalbi o adama ısınmakta ya da ısınmamakta ve ondan nefret etmekte ya da onu sevmektedir. İşte bu da “reenkarnasyonun” varlığının bir delilidir!
Dördüncü delilleri de şudur:
-“Derler ki, kimi insanlar vardır ki, bazen içerisinde yaşadığı toplumundan ha bile uzak durmayı ve inzivaya çekilmeyi arzu eder. Yani nasıl ki bir insan Avrupa’ya ya da başka bir yabancı yere göç ettiğinde oranın toplumu ile uyum sağlayamıyor ve inzivaya çekiliyor ise ve 2-3 yıl gurbeti yaşıyor ise, kimi insanlar da çevresiyle bir arada yaşamayı sevmiyor ve bundan dolayı da uzlete çekiliyordur! Reenkarnasyon görüşünü savunanlara göre bunun nedeni, o insanın önceki hayatında başka bir toplum içerisinde ve başka bir hayatı yaşamış olmasıdır! Bundan dolayı da bu ikinci hayatında, bu topluluk içerisinde kendini gurbette hissetmekte ve bu topluluk ile uyuşmazlık yaşamaktadır! Bu da reenkarnasyonun varlığına bir delildir!
Beşinci delilleri de şudur:
-“Derler ki, bilimsel olarak “Hipnotizma” ilmi bize ispat etmiştir ki bir küçük çocuk kimi zaman kendisi dünyaya gelmeden 20-30 yıl öncesinden haber vermektedir! Örneğin şu anda 5-10 yaşındaki bir çocuk bundan 30 yıl önce vuku bulmuş bazı olay ya da kişilerden haberler veriyordur! Hipnotizma ilmi, gerçekten çok ilginç bir ilimdir ve bu ilim de “reenkarnasyonun” un varlığını doğruluyor. Batı topluluklarında bu ilimden hayli istifadeler edilmektedir!
Hulul konusu aslında çok zor bir konu değildir! Bu konu, metafizik bir konu olduğu için bununla uğraşılmaz diyemeyiz! Psikologlar açısından bu iş kolay olabilir!
Kısaca söylemek gerekirse; biz buraya kadar “reenkarnasyon” konusuyla ilgili delilleri özet bir şekilde nakletmeye çalıştık. Tabi ki kendi görüşümüzü de bir sonraya bıraktık!
HABER LİSTESİ
-
01
Bay-Bayan ve BaykuşHakan Akpınar hakanakpinar227@gmail.com Tarihte yalnızca büyük medeniyetler kurmuş halkların mitolojileri vardır. Çin Seddi’nden Avrupa içlerine kadar uzanan geniş coğrafyayı kendilerine yurt yapan Türkler de sadece bir halk değil, aynı zamanda tarihin en eski ve büyük medeniyetlerinden biridir. Türk Mitolojisi, kökleri tarihin başlangıcına uzanan kadim Türk medeniyetinin eseridir. Cumhuriyetimizin kurucusu olan büyük Atatürk, ülkemizi “muasır medeniyetler” […]
-
02
Gazeteci ve televizyoncu Deniz Arman hayatını kaybetti0 Ünlü gazeteci ve televizyoncu Deniz Arman hayatını kaybetti. Televizyoncu ve gazeteci Deniz Arman yaşamını yitirdi. Arman’ın vefat haberini gazeteci Özay Erad paylaştı. Deniz Arman’ın cenazesi 25 Ocak Cumartesi günü Beşiktaş Vişnezade Camisinde öğle namazının ardından toprağa verilecek. Akciğer kanseri tedavisi görüyordu Usta gazeteci 63 yaşındaki Arman’ın yaklaşık iki aydır Çam ve Sakura Hastanesi’nde akciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü […]
-
03
Kremlin: Putin, Trump’la görüşmeye hazır* Başkan Trump’ın Ukrayna’daki çatışmayı sona erdirmek için Putin’le görüşmek istediğine dair açıklamaları peş peşe gelirken Kremlin’den yapılan açıklamada Washington’dan somut sinyal gelmediğine dikkat çekildi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD Başkanı Donald Trump’la görüşmeye hazır olduğunu ve Washington’dan somut sinyal beklediğini söyledi. Gazetecilerin olası Putin-Trump görüşmesiyle ilgili sorularını yanıtlayan Peskov, “Putin, Devlet Başkanı Trump’la konuşmaya hazır. Biz […]
-
04
Trump Davos’ta: NATO’ya savunma hedefi, AB’ye gümrük vergisi uyarısıTrump Davos’ta, NATO müttefiklerinden yüzde 5’lik savunma bütçesi hedefine uymalarını talep ederken, ABD’de üretim yapmayan şirketleri gümrük vergileriyle tehdit etti. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’a döndükten sonra yaptığı ilk önemli uluslararası konuşmada, ikinci döneminde ticaret, savunma ya da küresel diplomasi konularındaki tutumunda herhangi bir yumuşama olmayacağını açıkça ortaya koydu. Perşembe günü Davos’taki Dünya Ekonomik […]
-
05
Meral Akşener’in cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı yalanlandıEuronews Türkçe’ye konuşan Meral Akşener’in danışmanı, eski İYİ Parti liderinin cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı iddiaları için ‘Yanlış bile değil, tamamen yalan’ ifadelerini kullandı. Euronews Türkçe’nin Perşembe günü ulaştığı Meral Akşener’in danışmanı, eski İYİ Parti liderinin “siyaseti bıraktığını” belirtti ve cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı iddialarının yalan olduğunu açıkladı. Akşener’in danışmanı verdiği demeçte, “Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı iddiaları yanlış bile […]