Bilime Ne Kadar Güveneceğiz?

Cemil Barlas

Son günlerde gündeme “Dünya düz” tartışması düştü. Bir parti yetkilisi dünyanın yuvarlak olduğuna inananlar masondur dedi. Bu iddiaya sahiden inanan kıt zekalılar olduğu gibi buna “tam” inanmamakla birlikte tartışılmasının doğru olduğunu söyleyenler de çıktı. Çünkü bilimin dayatmalarına direnmek lazımmış.

Dünyada bilimin, daha doğrusu bilim adamlarının insanlığın çıkarları doğrultusunda hizmet ettiğine dair ciddi şüpheler olabilir. Bu şüpheleri taşıyanlar haklıdırlar. Dünyadaki bilim adamlarının %80’inin maaşının silah endüstrisi tarafından karşılandığını düşünecek olursak, böyle bir yapının birinci hedefininin insanlığın çıkarı olmadığını çocuk bile görebilir.

Bilim dünyası siyasi konular gündeme geldiğinde her zaman yerleşik düzenin yanındadır. Bunu atom bombasının icadında da gördük, şu an dünyada yaşanan ısınmanın faturasının fakirlere kesilmesinde de yaşıyoruz.

Ancak bireylerden bağımsız olarak insanlığın geldiği bir bilimsel seviye vardır. Bunun sayesinde dünyanın nüfusu 100 yılda 10 misli artmış, ortalama yaşam da iki mislinden fazla olmuştur. Bir akıllı telefonu kullanarak bir yere vardığımızda, kuantum mekaniğinden, Einstein’ın görelilik kuramına kadar bir çok “teori” bir daha ispatlanır. Yani teknolojinin geldiği nokta aslında bilimin de ispatıdır. Bu teknolojiler geliştirilirken tabii ki çıkar önceliği parayı verenindir. Ama bu gelinen noktayı değiştirmez.
“Dünya düzdür” gibi saçma sapan iddialar ne insanlığın ne de bilimin gelişmesine fayda sağlar. Bilakis doğruların pusulasını şaşırtır, cahilliğe hizmet eder. Toplum olarak bôyle saçmalıklarla hiç zaman kaybetmemeliyiz.

Yapmamız gereken şey öncelikle, insanlığın bilim ve teknolojide geldiği noktayı tam olarak özümsemektir. Zaten açık kaynak olarak insanlığın arşivinde bu bilgiler mevcuttur. Ancak bunları özümsedikten sonra hem bilimde hem teknolojide duvara tuğla ekleyebiliriz.

Bilimle ispatlanmış şeylerle inançları çarpıştıranları sakın ciddiye almayın.

Demokrasi Haber