Tuğçe Tatari: “Hepimize geçmiş olsun, bu işte tek başına olan yok, hep beraberiz”

Tuğçe Tatari
tugcetatari@gmail.com
Başlıktaki sözler, sözüm ona ‘uyuşturucu’ operasyonunda alınan sanatçı arkadaşlarını ziyarete giden oyuncu Hatice Aslan’ın çıkışta kendisine mikrofon uzatan ve “geçmiş olsun” diyen muhabire verdiği yanıttan. Aslan’ın sözlerinin, uzun zamandır duyduğum en farkındalık sahibi değerlendirme olduğunu söylemem gerekir

Ünlü isimlere yönelik “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” iddiasıyla operasyon düzenlendi, 8 Ekim
Aslında bizlerin çok uzun yıllardır üzerinde durduğu bir konu, Türkiye’nin sistem sorunudur.
Nedir bu sistemi sorunlu yapan, gücü eline geçirenin dilediğini yapma, hoşlanmadığı kesimin, insanın hayatını karartma imkânına sahip olması, olabilmesidir. Sistemin iktidar olana bu ‘hakları’ vermesidir.
Elbette böyle bir sistemin adı demokrasi olamaz.
Zaten hiçbir zaman da gerçek bir demokrasiye sahip olmadık.
Gerçek bir demokrasiye ulaşmak için mutlaka önce o yola çıkmak gerekir, o yola da toplumun böyle bir talebi olmadan kim neden çıksın?
Özetle, “Her kim iktidara gelirse kendi ötekisine hayatı dar eder, etti ve edecektir” diye başladık yazıya. Peki ama bu tablo karşısında nasıl oluyor da Türkiye’de hiçbir zaman en büyük mesele bu sistemin düzelmesi olmadı diye sorulabilir, yerinde de bir soru olacaktır.
Aslında cevabı epey basit.
Türkiye’de ‘ötekiler’ genelde bellidir, hep de onlar ezilir!
Onlara dönüp baktığınızda yıllardır “Sorun iktidar sorunu değil sorun sistem sorunu” dediklerini duyarsınız, duymuşsunuzdur tabii dönüp baktıysanız…
Böylesine sorunlu bir sistemi 23 sene bizzat tek başına yöneten biri olduğunda da işler işte tıpkı şimdi olduğu kadar rayından çıkabilir, çıktı da.
Şimdi de Cumhuriyet tarihin boyunca kendini hiç tehlikede hissetmeyen kesimlerin ilk defa yaşamları, kazançları, birikimleri ve özgürlükleri tehlike altında.
Yahu Atatürk’ün, seçkinlerin, kurucuların CHP’si tehlike altında, gerisini siz düşünün!
Mesela; bir anda çökülebilirler listesinde artık sadece Kürt iş adamları yok!
İşçiler değil artık tek ezilen…
Solcular değil artık ‘kelle avında’ adı geçen…
Mesele sadece onlardan ibaretken hayat geri kalanı için çok daha kolaydı muhakkak. Ama şimdi işler değişti.
Bırakın aidiyeti, koşulsuz biat bile bu yeni Türkiye’de sizi kurtarmaya yetmiyor, yetmez ve yetmeyecektir!
Diz çöken, varını yoğunu sisteme sunanlar bile bir aşama sonra çiğnenecek yeri kalmayınca gözden çıkarılıyor, gözlerimizin önünde yaşanıyor bunlar evet.
Sistem zehirli çünkü ve o zehirli sistem 23 yıldır aynı komuta altında, böyle bir çarktan da farklı bir sonuç beklemek kör olmayı gerektiriyordu biraz.
Ve evet, herkes biraz da kördü doğrusu.
Körsen, “bana dokunmuyorsa sonsuza kadar yaşasın”cı zihniyetteysen de sonu bu oluyor memleketin, çok da şaşırmaya lüzum yok.
Sözü eğip bükmeyelim…
Komşunun kapısına devlet eliyle ateş düşürülünce perdeyi kapatanlar, dostu devlet eliyle ‘hain’ ilan edildiğinde ilk taşı kendi atanlar, sisteme uyumlu yaşamayı, “devletimin emrindeyim” demeyi çözüm sayanlar yüzünden gelindi bugünlere.
Şimdilerde her sabah en az bir operasyona uyanıyoruz.
“Devletin eli hepinizin üzerinde” mesajlarını her gün tekrar tekrar algılıyoruz.
Bilmem artık ‘alınma’ düşüncesine kendisini çok uzak bulan, bulabilen biri kaldı mı?
Çok da elle tutulur bir sebep gerekiyor mu ki?
Kepçeyle adam topluyorlar adeta.
Üstelik bunu da her biri birbirinden sorunlu operasyonlarla yapıyorlar.
İnsan haklarını, evrensel hukuku geçtim; mevcut yasaya, kurala bile uymakta sıkıntı var.
Şimdi bu ünlüleri topladılar ya…
Nasıl topladılar, neye dayanarak kapılarını çalıp “hadi teste” dediler mesela, büyük muamma.
Neden bu insanları aldılar, niye o gün aldılar ve en önemlisi de girişte ve çıkışta kameraların önünden geçirmek suretiyle ‘bu şov’u neden yaptılar?
Muhakkak ki korku iklimini arttırmak, ileride yaşanabilecekler karşısında ses çıkartmayı düşünenlerin sesini şimdiden kısmak, gündemi belirlemek vb. için olmalı; inanın artık “neden yaptılar” sorusunun cevabını bulamadığım onlarca konu var.
Zira alınanların büyük bir kısmının uyuşturucuyla ilgisi olmadığı çok açık.
Ama yaşadıkları ve çalıştıkları ülkede hayatlarının, özgürlüklerinin ve hatta aldıkları nefesin bile neye ve kime bağlı olduğunu hatırladılar.
Onlara bu hatırlatılmak istendi ve beraberinde de tüm Türkiye’ye.
Bir çeşit Ayşe Barım operasyonu gibi kimi, neden, nasıl, neye istinaden aldıkları belirsiz. Ama bunların hesabını sorabilecek, kötü muameleni tazmin et kardeşim diyebilecek, hak gaspıdır bu, hukuk ihlalidir, itibar suikastıdır diyebilecek, başvurabilecek de bir merci de yok.
Sıkıyorsa zaten, bak Ayşe Barım’ın durumu da ortada!
Bu sözüm ona ‘uyuşturucu’ operasyonunda alınan sanatçı arkadaşlarını ziyarete giden oyuncu Hatice Aslan çıkışta kendisine mikrofon uzatan ve geçmiş olsun diyen muhabire “Hepimize geçmiş olsun, bu işte tek başına olan yok, hep beraberiz” dedi. Uzun zamandır duyduğum en farkındalık sahibi değerlendirme olduğunu söylemem gerekir.
Bunun yanına bir de “bizden olmayanların” başına gelen haksızlıklar için de beraber olduğumuz söylemini koyabilirsek, toplum olarak muasır medeniyet düzeyine bir adım daha yaklaşabiliriz!
Toplum bir düzeye gelir, bir talepte kayıtsız şartsız diretirse, sadece kendisi için değil komşusu için de didinirse, işte ancak o zaman bu ilkel düzen aşılır, yerine yenisi inşa edilmeye çalışılır.
Tarihi kendimizden başlatmayı bırakıp, mesele ilk defa benim başıma geliyor gibi bir ayıptan uzak durup tüm mağduriyetlere karşı el ele, yan yana mücadele etmek gerek.
Bu karanlığa inat, aydınlığa el ele, omuz omuza ve hep beraber yürümezsek kazanılacak bir kaleden de söz edemeyiz!
-
Han Ayvaz Adıgüzel: Bir çift selamına güveniyorum!
-
Saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Tosun hayatını kaybetti
-
Mısır’daki zirvede ABD, Mısır, Katar ve Türkiye arasında imzalar atıldı
-
DSÖ: Her altı bakteriyel enfeksiyondan biri antibiyotiklere dirençli
-
Woody Allen’dan Diane Keaton’a veda: ‘Gülüşü her yeri aydınlatırdı’
-
Gazze’deki sağ rehineler ve çok sayıda tutuklu Filistinli serbest