18° Açık

Zihinsel – fiziksel yalnızlık, duygusal kırılmalar artıyor…

-Genel - 12 Mayıs 2025 00:01 A A

Neşe Doster

nesedoster@yahoo.com

Zorlayan ve geren ekonomik ve sosyal koşullar güvenilir limanları azaltıyor,  yakınlarına- dostlarına zaman ayıran, emek veren, emeği görenler azalıyor, karamsarlık, şaşkınlık, hüzün, kaygı yüreklere yerleşiyor. 

Toplum güvene ve huzura özlem duyarken, yaşama sevinci ve hevesi uçup gidiyor, umut, iyimserlik, dinginlik aranıyor. Uzmanlar, ruh bilimciler; “Bu koşullarda hasarları düzeltmek zor ve zaman alıcı olacak, bakmak, görmek, duymak, dinlemek şart!” şeklinde açıklamalar yapıyor.

Nasıl olmasın ki diye sorarak ilerlersek; Eğitimde şiddet, sağlıkta şiddet, kadına şiddet, hayvana şiddet, sokakta evde, işyerinde şiddet dolu dizgin sürerken sağlıklı ruh hali mümkün mü? Hele de cumhuriyet kuşağının öngörüsüyle ve o değerlere inanan  ailelerimizin özverisiyle bir baltaya sap olan kuşak için! Nice değerli dostun ve dostluğun adresi olan yurtlar, okullar, kurumlarda yetişen kuşak için! Özetle gelenekle gelecek arasında gidip gelen ama orta yolu bulan kuşak için… 

Birilerine kızıp, birilerini kınıyoruz da ne değişiyor?

Sesi duyulmayanlara, sesini duyuramayanlara bakınca! Kaderine terk edilen eğitime, 24 yılda 9 kez bakan değişen MEB’e! Şehir Hastanesinde 2027 yılına verilen endoskopi randevusuna! Ne zaman bir kriz olsa ilk gözden çıkarılan sanat dallarına ve haksız darbelerin boy hedefi aydınlara bakınca!

Bu arada duvar örmeyelim, uzak durmayalım, kadınlığa dair yaraların çok benzer ve tanıdık olduğunu da unutmayalım derken; Bir yanda olmuyor, olamıyor, olmayacak diyenler var, diğer yanda bu bahar başka bahar deyip direnenler var, bir yanda gerçeklerin inşası için elini taşın altına koyan ve radikal kararlar alanlar var, pek çok alanda yok sayan ve görmezden gelen bir anlayış var…

Bir yanda ekonomik dalgalanmalar, tüketimin azalması, üretimin düşmesi, tünelin ucunda ışığın görünmez oluşu var. Diğer yanda konforlu, rahat, huzurlu bir hayatı seçmek yerine dikenli alanları tercih edenler var. Bir yanda  sosyal sorumluluktan öte yurttaşlık görevi sayarak, bakış açılarını değiştirmek, sürekli bir şeyler yapmak için çaba sarf edenler, yaptığı işi ve gönül verdiği işi önemseyenler var.

Bir yanda hesap sormak yerine bir yere kapağı atanlar, gelen ağam giden paşam diyenler, diğer yanda gözlerinde soru işareti içeren bakışlarla olup biteni gözleyenler, yeri geldiğinde de sesini gür çıkaranlar var.

Bir yanda yerelden evrensele, spordan sanata, müzikten edebiyata, eğitimden siyasete düşlerimiz, hayallerimiz hedeflerimiz var, diğer yanda görmediğimiz, yok saydığımız, önemsemediğimiz ancak  dikkatleri çekmese de, değeri bilinmese de;  bilgi birikimiyle, dirençli, deneyimli, cesur, barışçı, halkçı, bilinçli ve değişmez çizgisiyle iz bırakan, üslubu olan, ustalığını kanıtlayan, üstatlığı tescil edilmiş yazarlar, sanatçılar, bilim insanları var…

Bir yanda yazıp çizmeyi çılgınlık olarak görenler, diğer yanda saygınlık olarak, özel bir emek olarak değerlendirenler var. Bir yanda koruma orduları, araba sevdası, uçak merakı, çakarlı konvoylar, israf, gösteriş, şaşaa ve debdebe var, diğer yanda; “Torunumu parka götüremiyorum, ya oyuncak isterse diye!” yakınan emekli dedeler var.

Buz üstünde yürümektense; Ya esaret, ya cesaret mi demeli?

Şimdi sorulara geçersek; Muhasebe yapmak, özeleştiride bulunmak neden unutuldu? Gelinen durumun karşılığı eyvah ki eyvah mı? Bazı dostlukların sürüyor olmasının nedeni tarafların özverisi olduğu kadar bir mucize olarak görülmeli mi?

Yoksa “Eskiden bardağın dolu tarafını görürdüm, bir baktım bardakta kırılmış benim gibi, hayallerim gibi!” diyen okurumuza hak vermekle beraber; Bazen yaşamı bir harf nasıl da değiştiriyor değil mi? Karar bize kalmış; Ya esaret ya cesaret diyerek noktayı koysak mı?

 

-Genel - 00:01 A A
BENZER HABERLER

HABER LİSTESİ

  • 01
    ABD İran’da üç nükleer tesisi vurdu, İran misilleme olarak İsrail’i Hayber füzeleriyle vurdu (Fotoğraflar)
    İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla başlayan savaş, ABD’nin İran’daki Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırılarıyla tırmanışa geçti. Peki, bu tesisler ne anlama geliyor ve neden hedef alındı? İşte detaylar: Natanz: İran’ın Uranyum Zenginleştirme Merkezi Tahran’ın 250 kilometre güneyinde bulunan Natanz nükleer kompleksi, İran’ın en büyük uranyum zenginleştirme tesisi olarak biliniyor. CNN International’ın haberine […]
  • 02
    Filenin Sultanları 7’de 7 yaptı
    Voleybol Kadınlar 2025 Milletler Ligi’nin ikinci haftasında Güney Kore ile Türkiye, Sinan Erdem Spor Salonu’nda karşılaştı.  Filenin Sultanları rakibini 3-0 mağlup etmeyi başardı ve 7’de 7 yaptı. SON MAÇ BREZİLYA İLE Millilerimiz bu etabın son maçında Brezilya ile karşılaşacak. 22 Haziran Pazar günü Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanacak mücadele saat 19.30’da başlayacak.    
  • 03
    Gazeteci Fatih Altaylı gözaltına alındı
    Gazeteci Fatih Altaylı’nın bir YouTube yayınında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “hedef alan tehdit içerikli” sözler kullandığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açıldığı ve gözaltına alındığı bildirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın konuyla ilgili açıklamasında, Fatih Altaylı’nın YouTube kanalındaki 20 Haziran 2025 tarihli yayınında “Erdoğan’ı hedef alan tehdit içerikli sözleri nedeniyle” hakkında soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Soruşturmanın Türk Ceza Kanunu’n 310. Maddesi’ndeki […]
  • 04
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Dışişleri Bakanı Arakçi’yi kabul etti
      Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde ‘İslam İşbirliği Teşkilatı 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’ kapsamında İran Dışişleri Bakanı Arakçi’yi kabul etti. * İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı için Türkiye’de bulunan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Görüşmede, İsrail ile İran arasındaki çatışmalar ve bölgesel ile küresel gelişmeler ele alındı. […]
  • 05
    Hakan Akpınar: Ali Suavi’nin Muhbir’i…
    Hakan Akpınar  hakanakpinar227@gmail.com YAZI ARŞİVİ Bu bölümde, devr-i Osmanlı’da yürütülen meşrutiyet ve hürriyet mücadelesinin en keskin gazetesi olarak öne çıkan Muhbir gazetesini ele alacağız. Muhbir, Diyarbekirli gayrımüslim Filip Efendi tarafından 1866 yılının son demlerinde kurulmuştu. Filip Efendi, muhalif çizgide yayın yapmasını istediği gazetesine popülaritesi yüksek ve aynı zamanda kalemi kuvvetli bir gazeteci arıyordu. O vakitler, […]