Diyarbakırlı Sami Hazinses’in Hazin Öyküsü

11.06.2017

743 Kişi Okumuş

0 Yorum

Diyarbakırlı Sami Hazinses’in Hazin Öyküsü

‘Öleyim Ondan Sonra Yaz Ermeni Olduğumu’ Diyen Diyarbakırlı Sami Hazinses’in Hazin Öyküsü…

Çok yönlü bir sinema emekçisiydi, oyunculuk dışında pek çok filmin müziğinde de emeği vardı
Film müzikleri dışında da pek çok beste yaptı, insanlar hep o filmlerden hatırladıkları adamın yazdığını bilmeden dinledi şarkılarını
1925’te, Diyarbakır’da Samuel Agop Uluçyan doğum ismiyle hayata gözlerini açtı
Bir yandan kentteki diğer birçok Ermeni gibi puşicilik yaparken diğer yandan da Diyarbakır Musiki Cemiyeti’nde yanık sesini değerlendiriyordu
Diyarbakır’dan nasıl ayrıldığı konusunda birbirinden duygusal iki rivayet var; birincisi imkansız aşkı Gül’e kavuşma umudu kalmayınca diyarı terk ettiği.
Diğer rivayet ise; kız kardeşi Viktorya’nın sevdiği erkekle evlenmesine izin vermeyen babasına isyan edip evi terk ettiğidir
İstanbul’a göçen herkes gibi hemşehrilerini bulup onlarla aynı evde kaldı, tıpkı kendisi gibi esas isimlerini kullanmayan bu hemşehrileri Danyal Topatan, Vahi Öz’dü
Bir dokuma fabrikasında çalışırken de sanatı bırakmadı ve bestelediği ‘Bir Dilbere Müptelâdır Gönlüm’ şarkısını o sıralarda yeni tanınmaya başlanan Zeki Müren seslendirdi
Yine hemşehrisi olan yapımcı Mümtaz Alpaslan’la tanıştı ve onun bir filmi için müzik yaparken rica üzerine kısa bir rolde oynaması hayatının seyrini değiştirdi
Bundan sonraki 40 yıl boyunca hem karakter oyunculuğu yaparak hem de film müzikleri besteleyerek Yeşilçam’ın en çalışkan emekçilerinden birisi oldu.
‘Derdimi Kimlere Desem’ ve ‘Yeter Ağlatma Beni’ gibi şarkıları oldukça popüler oldu ve çokça şarkıcı tarafından yorumlandı
1000’e yakın filmde emeği olduğu söylenen sanatçı, sanat hayatının son dönemlerinde, birçok Yeşilçam emekçisi gibi çoktan unutulmaya başlanmıştı.
Belki de bu yüzden, ömrünün son yıllarında, kendisiyle ilgili gazete haberlerinin kupürlerini ceplerinde taşıdı hep
Bir de MESAM (TÜRKİYE MUSİKİ ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ) üyelerinin yazılı olduğu bir broşürü hiç ayırmazdı yanından. Listede adının olduğu satırı kalemle işaretlemişti
1995’teki bir röportajda, neden gerçek kimliğini sakladığı sorulunca ilkin “Ermeni değilim ben!” diye yanıt vermişti. Daha sonra durumu kabullenerek “Eski sempati kalmıyor. Onun için istemiyorum. Yazma bunları. Öleyim, ondan sonra. Öldükten sonra yaz, şimdi boşver” demişti
Bu röportajdan 7 yıl sonra, 22 Ağustos 2002’de, yapayanlız bir huzurevindeyken fenalaştı ve Haydarpaşa Numune Hastanesinde hayata gözlerini yumdu. Mezar taşında yazan “Duyan ağlar, gören ağlar, böyle bahtı karalıya” ise yıllar önce kendi yazdığı bir şarkının sözleriydi
resistancehonorable.blogspot.com.tr
İlgili Terimler :

YORUMLAR

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz