İran’da 1953 Yılında Musaddık’a yapılan Darbenin İçyüzü
İsmail Bendiderya
ismailbendiderya@gmail.com
Ağustos ayından bu yana İran medyasında “ABD’nin bu ülkede giriştiği darbe” lerin en çirkin ve despotçası olan “28 Mordad Darbesi” tartışılmaya başlandı.
Dikkat çekici olan şey, bazı çevrelerce bu aleni ve rezil darbenin “darbe” değil, kanuna uygun bir olay olduğunun dillendirilmesiydi.
Evet, bugün İran’da serbestçe yayın yapabilen bazı gazeteler, ABD şeytanını “melek” gibi gösterme hevesinde!
Ve bunu, İran İslam Cumhuriyeti’nin ABD’den çekmediği kalmayan direnişçi halkına ve liderine rağmen yapıyorlar.
Özetleyeyim:
Amerika; 19 Ağustos 1953’te İran’da, DR Musaddık adlı Başbakanı bir darbeyle devirdi.
Bizzat Amerika “Bu bir darbeydi” dedi.
İngiltere istihbaratı, İran halkına ait olan o petrol pastasından kendi ülkesinin korsanlıkla pay almasını hak gösterebilmek için “Evet, biz de o darbede ABD’ye yardım ettik” açıklamasını iftihar edercesine medyayla paylaştı.
Yani, hırsız, “Hırsız benim” dedi.
Ama şimdilerde halkı isyana teşvikten başka şeyle uğraşmayan reformcular “ Hayır endim! O mesele bir “Darbe” değildi!” demeye başladılar.
ABD’ye yaranmak ve ülkesini yıkanlara verilen “aşağılık payesi”nden alabilmek için elbette!
Dananın kuyruğu da tam olarak o zaman koptu.
*
Güler misin, ağlar mısın?!
Dr Musaddık, İran Şahı Rıza Pehlevi döneminde, İran petrollerine İngilizlerin resmen çöktüğü günlerde meclis tarafından Başbakan olarak seçilmiş ve ilk işi petrolü millileştirmek olmuştu.
İran halkı bunu milli kurtuluş günü ilan edip Musaddık’ı omuzlarında taşırken, Şah ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı.
İran denildiğinde mangalda kül bırakmayan ama olayları araştırma zahmetine katlanacak kapasitesi de olmadığı halde “ekmek teknesi” nedeniyle “palavralar” dan da vazgeçmeyenlerin yanlış anlatımlarını düzeltip bu ABD darbesini kısaca özetleyelim:
“ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 2017’de açıklanan yaklaşık 1000 sayfalık arşiv belgesi, CIA’nın 1953’te İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın devrilmesinde oynadığı rolü ilk kez bütün ayrıntılarıyla ortaya koyuyordu.”
T Kıvanç’ın da doğru tespiti üzere ABD’nin İran siyasetine direkt müdahalesine dair şimdiye kadar bilinen ama resmen teyit edilmeyen bazı noktalar da, böylece açıklığa kavuşmuş oluyordu.
“Ajax Operasyonu” olarak tarihe geçen darbeye giden adımlar, 1951 başlarında Başbakan Muhammed Musaddık’ın İran petrol endüstrisini millîleştirmesiyle başlamıştı. Suudi Arabistan’da petrol imtiyazını elinde bulunduran Amerikalıların, petrol gelirlerini Araplarla paylaşmasını örnek alan Musaddık, aynı şeyi İran’ın petrolünden İranlılara neredeyse hiç pay vermeyen İngilizlerden de isteyince ipler gerilmişti. Musaddık da, anlaşma imkânı bulamayınca, İran petrollerini millîleştirdiğini duyurmuştu. Soğuk Savaş şartlarında, İran’ın Sovyetler Birliği kampına kayacağından endişelenen Washington ve Londra’nın ortak planıyla Musaddık’ın görevden uzaklaştırılmasına karar verilmişti.
15 Ağustos 1953’te, ABD’nin İran’daki uzantılarının kalkıştığı darbe girişimi Musaddık tarafından haber alınarak bastırıldı. Darbenin planlayıcısı General Fazlullah Zahedî ortalıktan kaybolurken, Şah Muhammed Rıza Pehlevî de ülkeyi terk ederek İtalya’nın başkenti Roma’ya gitti. Ancak CIA’nın Tahran Şefi Kermit Roosevelt -kendisi aynı zamanda ABD eski başkanlarından Theodore Roosevelt’in de torunuydu- kolay vazgeçecek biri değildi. 19 Ağustos’ta, bu kez Tahran dışından tutularak başkente taşınan yüzlerce paralı göstericinin yarattığı kaos ve tahribat, Musaddık’ın yönetemediği geniş çaplı bir anarşi ortamına dönüştü. Sonrasında Musaddık başbakanlık koltuğundan indirilerek ev hapsine alınırken, Şah da ülkesine dönerek yeniden tahtına oturdu.
Muhammed Musaddık
Bu müdahale, birçok tarihçiye göre, 1979’da Şah’ın devrilmesine yol açan halk ayaklanmasının başlangıç noktasıdır. 1953’ten itibaren ülkesini demir yumrukla yöneten, kurduğu istihbarat örgütü SAVAK’la on binlerce İranlıyı hapsedip öldürten, İran’ı ABD’ye peşkeş çekerken halkının da gittikçe fakirleşmesine gözlerini kapayan Şah, İranlıların gözünde Musaddık darbesini planlayanların kuklasıydı.
*
Bütün ülkelerde, özellikle Türkiyemizde olduğu gibi; İran’da da; Batının çıkarlarına endeksli marjinal gruplar, kendi ülkelerini ecnebiye satmayı marifet zannediyorlar.
Bunların İran’daki versiyonları, azınlık da olsalar, ABD’nin İran’a yaptığı kötülükleri halâ ısrarla temize çıkarmaya çalışıyorlar.
Bizde de uzun süre 12 Eylül darbesinin şakşaklandığını hatırlayalım…
Batı hegemonyasına karşı bunca direnmiş bir İran’da, “Garpperest” güdüklerin haline bir bakın:
Amerika ve İngiltere 19 Ağustos 1953 (Hş 28 Mordad 1332)’de Musaddık hükümetini devirmek için darbe yaptıklarını kabul ettiği halde, Batı çarpılmışlığında dibe vuran bazı sözde reformcu-ıslahatçı medya ve Burhani gibi isimler, bunun bir darbe olmadığı konusunda şahçılar ve Savakçılarla aynı fikirdeler!
19 Ağustos 1953 darbesini doğrulayan tarihi delillerin yanı sıra; CIA ve ABD’nin eski başkanı, 19 Ağustos’ta darbeyi gerçekleştirdiklerini resmen kabul etti. 19 Ağustos 1953 olayını planlayan eski İngiltere Dışişleri Bakanı ve MI6 casusu; bunun İran’da petrolü millileştiren Dr Musaddık hükümetine karşı tertiplenmiş bir darbe olduğunu doğruladı. Ancak İtimad gazetesi gibi bazı reformcu medya kuruluşları ve Muhsin Burhani gibilerin yanı sıra devrik Pehlevi şahının yandaşları ve Savakiler de 19 Ağustos’un bir darbe olduğu gerçeğini ört bas etmeye çalışıyorlar.
İtimad gazetesi ” Darbe miydi, değil mi? ” başlıklı haberinde şunları yazdı: “Bu sorunun cevabı imkansızdır (belki de sonsuza kadar) çünkü Hş 28 Mordad gibi akut ve tartışmalı bir tarihi gerçek hakkında pozisyon almak imkansızdır.19 Ağustos, tarihi olayları değerlendirme dışında binbir motivasyon ve tutuma bağlıdır. Bu olayın darbe olup olmadığını söylemek kolay değil. »
Adeta ABD ve İngiliz avukatlığı yapan bu reformcu gazete, Pehlevi Şahının MOSSAD emrindeki kanlı istihbarat örgütü SAVAK’ın üçüncü daire başkanı ve Pehlevi rejiminin sabotajla mücadele komitesinde , şah dönemi İran’ının zindanlarında yapılan işkencelerden sorumlu olan Perviz Sabeti’den alıntı yaparak şöyle yazıyordu: “İran’da Musaddık hükümetine karşı ABD-İngiltere tarafından tertiplenen 19 ağustos 1953 olayı bir darbe değil, iyi niyetli bir müdaheleydi ve o günün kanunları çerçevesinde yapıldı”!!!
Evet, bugün İran’da yayın yapabilen bir gazetenin, Şahın kanlı istihbarat örgütü SAVAK’ın üst düzey bir katilinin beyanını senet kabul ederek tarihi gerçekleri saptırmaya çalışması gerçekten ilginç değil mi? Bu gerçek, bugün İran’da kendilerini “reformcu” olarak tanımlayan çevrenin de gerçek yüzünü ve kimliğini gözler önüne sermeye yetiyor aslında…
Etemad gazetesinin “19 Ağustos olayı darbe değildir” sözlerini aktardığı isimlerden biri de Abbas Milani; ABD’nin piyonu olan bu zat, Devrim karşıtı figürlerden biri ve Siyonist Bahailerin de aleni destekçisi olarak biliniyor.
Alenen darbe olduğunu, bizzat darbeyi yapan Amerika itiraf ettiği hgalde, 19 Ağustos 1953 olayının darbe olmadığını iddia ederek kendi ülkesinin düşmanlarına kulluk eden uluslararası terörist-Siyonist medyanın anlattığı okuma tam olarak budur.
İran İslam Cumhuriyeti aleyhine ABD’den yayın yapan Enternasyonal TV’nin İran halkına karşı düşmanlığı, o gün halkın seçtiği tek hükümet olan Musaddık hükümetinin diktatör ve darbeci olarak adlandırılmasıyla açıkça ortaya çıktı. Hatta bu TV, tarihin en zalim örgütlerinden biri olarak bilinen ve İran halkına en vahşi işkenceleri yapan SAVAK’a bile destek vermiş bir TV!
Nasıl bir tesadüfse; bu görüş Mohsen Burhani’nin görüşünün aynısıdır. ABD ve İngiliz istihbaratlarıyla ilişkileri bilinen Burhani, geçtiğimiz yıllarda nikahsız evliliğe ve eşcinselliğe de destek vermiş ve bu ahlaksızlığı yüzünden de Müslüman İran halkının geniş çaplı boykotuyla karşılaşmıştı. Bugün İran’da Siyonistlerin maşalığına soyunan Burhani’nin Tahran Üniversitesinde öğretim görevinden uzaklaştırılmasının nedeni de bundan ibarettir. Son olarak şunu da hatırlatalım: Mohsen Burhani ve Savakiler, Musaddık’ın Muhammed Rıza Pehlevi tarafından görevden alınmasını yasal buluyorlar, halbuki “o dönemin anayasasına göre İran şahının, meclis tarafından yeterli oy alıp seçilmiş olan bir Başbakanı görevinden alma veya azletme yetkisi yoktu!
Bugün İran gerçeklerini bilmeyenlerin İran hakkında birçok şeyi yanlış biliyor olmasının nedenlerinden biri de işte bu gibi algı ajanları tarafından ve satılmış medyalar aracılığıyla “gerçekleri örtbas edip tarihi saptırma” oyunlarıdır.
Bu gelişmelere dikkatle bakanlar; bu tür oyunların sadece İran’da değil, komşularında da, diğer ülkelerde de oynandığını ve hepsinde de ABD-İngiltere-İsrail üçlüsünün “içerideki işbirlikçilerini kullanarak” o ülkenin devletine ve milletine ihanet ettiğini görecektir. Bütün ülkelerde ya “sol” ya da “Millilik” kılıfına bürünen o ellerin tamamının bu 3’ lü ecnebi Siyon kolunun fiyonklu fularlı kostümünün kanlı yeninden çıkıyor olması sizce bir tesadüf müdür?
HABER LİSTESİ
-
01
İsrail Siyonizmi ve BOPHakan Akpınar hakanakpinar227@gmail.com ABD, 2003 yılında Irak’ı işgal ettikten sonra Ortadoğu’da akan kan hiç durmadı… Taliban’ın 11 Eylül 2001’de iki Amerikan yolcu uçağını kaçırıp New York’taki İkiz Kuleler’i yerle yeksan etmesinin ardından Washington Yönetimi, bu bahane ile önce Afganistan’ı, sonrasında Irak’ı işgal ederek yüzbinlerce sivilin ölümüne sebep oldu. “Sebep oldu” dedik; ama sözün gelişiydi o… […]
-
02
Paşinyan: Rusya ve Ermenistan arasında aktif bir siyasi diyalog varErmenistan Başbakanı Paşinyan, Erivan ve Moskova arasında son dönemde aktif bir siyasi diyalog bulunduğunu belirtti. Moskova’da düzenlenen Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Liderler Zirvesi marjında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yaptığı görüşmenin basına açık kısmında konuşan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, iki ülke arasındaki siyasi diyaloğa vurgu yaptı. Paşinyan, “Son aylarda oldukça aktif bir siyasi diyalog yürüttüğümüzü belirtmekten büyük mutluluk duyuyorum. Rusya Başbakan […]
-
03
Türkiye’de son yedi yılda ‘şüpheli kadın ölümleri’ yüzde 82 arttı1.441’i son 7 yılda şüpheli ölüm olmak üzere ve 2010’dan bu yana gerçekleştirilen kadın cinayetleri ile birlikte toplamda 5.696 kadın hayatını kaybetti. “Kadın cinayetleri” ile “kadınların şüpheli ölümlerine” ilişkin raporlar hazırlayan “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” verilerine göre, Türkiye’de 2017 ile 2023 yılları arasında “şüpheli kadın ölümleri” yüzde 82 artış gösterdi. 2010 yılında yaşanan Münevver Karabulut cinayetinin ardından […]
-
04
John Hopfield ve Geoffrey Hinton 2024 Nobel Fizik Ödülü’nü kazandılar…Fizik ödülü, bu hafta ve önümüzdeki hafta açıklanacak altı Nobel Ödülü’nden ikincisi. 2024 Nobel Fizik Ödülü, yapay sinir ağlarıyla makine öğrenimini mümkün kılan keşifleri dolayısıyla iki biliminsanına verildi. Bu yılki ödülün sahipleri Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Princeton Üniversitesi’nden John Hopfield ve Kanada’daki Toronto Üniversitesi’nden Geoffrey Hinton oldu. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Genel Sekreteri Hans Ellegren […]
-
05
Fikir disiplini…Han Ayvaz Adıgüzel hanayvazadiguzel@gmail.com Ülkemizde Türk milliyetçiliği konusu bölünmüş bir disiplin halini aldı fakat kimseden evet veya red onayı gelmiyor. Görüş belirtmeme devam eden tarihi hastalığımız olsa gerek. Bu durum bize yanlış sunulan İslam anlayışından geçmiştir. “Neuzibillah cehenneme giderim” korkusunun getirdiğidir bu. Korku, Türk’ün iliklerine işlemiş ama yaşadığı ezilmişliğe, yoksulluğa ve uğradığı hakarete cehennem diyemiyor, […]