Kızı Svetlana Alliluyeva’nın ağzından: “Stalin’in ölümü”
Öyküm uzun,bu mektuplar da uzun olacak.Sıra izlemeyeceğim ve ta başa gideceğim.Sakın bunu bir roman, özyaşam öyküsü veya anı veya bu türden birbirini izleyen bir öykü olarak düşünme…
Bu sabah harika, bir orman sabahı. Kuşlar ötüyor,güneş ışığı ormanın yarı karanlık yeşilinden süzülüyor. Bugün sondan söz edeceğim,1953, Mart ayının ilk günleri, babamın evindeyim, onun ölümünü izliyordum. Bu gerçekten şimdi söylenildiği gibi bir dönemin sonu ve yenisinin başlangıcı mıydı? Buna ben karar veremem, beklememiz ve görmemiz gerekecek. Benim konum bir dönem değil,insanlar.
Korkunç günlerdi.Olağan,sağlam ve tanıdık yerin ayaklarımın altından kaydığı duygusu 2 Mart’ta Akademi’de Fransızca dersinden çağrılıp Malenkov’un (1) Blizhni’ye gelmemi skoda yedek parça istediği söylendiğinde başladı.(Blizhni Rusça “yakın” demektir,babamın Kuntsevo’daki,Moskova’nın hemen dışındaki daçası için kullanılır,onu daha uzak olan ötekilerden ayırırdı).Babamdan başka birinin beni daçaya çağırması daha önce olmamış bir şeydi.Garip bir huzursuzlukla gittim.
Kapıda Khrushchev (2) ve Bulganin (3) arabamı dışarıda durdurmam için işaret edince her şeyin bittiğini düşündüm.Otomobilden inince koluma girdiler.İkisi de gözyaşları içindeydi.”İçeri girelim” dediler,”Beria (4) ve Malenkov sana her şeyi söyleyecekler”.
Ön holde bile hiçbir şey her zamanki gibi değildi.Geleneksel sessizliğin yerine herkes telaşla koşuşturuyordu.Biri bana babamın gece kriz geçirmiş olduğunu ve bilincinin yerinde olmadığını söylediğinde bir parça rahatladım bile.Onun çoktan ölmüş olduğunu düşünmüştüm.Sabahın üçünde,şu anda bulunduğum odada,tam burada,sedirin yanındaki halının üstünde yatarken bulmuşlardı onu.Onu öbür odaya,her zaman yattığı sedire kaldırmaya karar vermişlerdi.Şimdi oradaydı.Doktorlar da oradaydı.Biri bana “içeri girebilirsin” dedi.
Kafam karmakarışık dinledim.Artık ayrıntıların hiçbir anlamı yoktu.Yalnız bir tek şeyi anlıyordum:ölüyordu.Henüz doktorlarla konuşmamıştım ama bundan bir saniye kuşkulanmadım.Bütün bu ev ve çevremdeki her şey kendi gözlerimin önünde çoktan ölmeye başlamıştı.Orada olduğum üç gün ben yalnızca bunu gördüm.Başka bir çıkış olamayacağı açıktı.
Babamın yattığı büyük odada toplanmış bir insan kalabalığı vardı.Doktorları tanımıyordum,onu ilk kez görüyorlardı.Yıllarca babamın doktorluğunu yapmış olan Akademi’den Vinogradov (5) şimdi hapisteydi.Doktorlar boynundan ve başının arkasından kan alırken,kardiyogramlar çekerken,ciğerlerinin röntgenini alırken büyük bir telaş içindeydiler.Bir hemşire iğne yapıyor,bir doktor olan biteni not defterine kaydediyordu.Yapılması gereken her şey yapılıyordu.
Herkes artık kurtarılması olanaklı olmayan bir yaşamı kurtarmak için koşuşturuyordu.Bundan sonra ne yapılması gerektiğine karar verebilmek için bir köşede Tıp Bilimi Akademisi’nin özel bir toplantısı yapılıyordu.Yandaki odada bir başka grup doktor görüşme halindeydi.Tıp araştırma enstitülerinden birinden yapay solunum aracı getirilmişti.Onunla birlikte bazı genç doktorlar da gelmişti,çünkü makinenin nasıl kullanılacağına ilişkin başka kimsenin en ufak bir fikri yoktu.Koca heyula orada boş boş duruyor ve genç doktorlar şaşkın şaşkın çevrelerine bakınıp olan biteni anlamaya çalışıyorlardı.Birden ötedeki genç kadın doktoru tanıdığımı farkettim ve daha önce nerede görmüştüm diye merak ettim.Başımızla selamlaştık ancak bir şey demedik.Herkes fare gibi sessiz yürüyordu.Herkes odada büyük,uğursuz bir şeylerin olduğunu hissediyor ve buna göre davranıyordu.
Neredeyse iğrenç,tiksindirici bir biçimde davranan tek kişi vardı:Beria.Altüst olmuştu.En iyi zamanlarında bile yeterince iğrenç olan yüzü şimdi tutku,hırs,zalimlik,kurnazlık,iktidar,daha fazla iktidar için arzuyla çarpılmıştı.Bu kriz anında doğru dengeyi bulabilmek,kurnaz olabilmek ve çok da kurnaz olmamak için uğraşıyordu.Bu da her halinden anlaşılıyordu.Yatağın yanına gitti ve uzun uzun ölmekte olan adamın yüzüne baktı.Zaman zaman babam gözlerini açıyordu fakat bilinci yerinde değildi veya yarı bilincini yitirmişti.Beria bu bulutlu gözlere gözünü dikiyor,şimdi bile babamı,en sadık ve bağlı olanın kendisi olduğunu iknaya çalışıyordu.Her zaman bütün gücüyle böyle görünmek istemişti.Ne yazık ki çok uzun zaman da bunu başarmıştı.
Son dakikalarda,son yaklaşırken,Beria birden beni farketti ve “Svetlana’yı çıkarın” diye emretti.Yanında duranlar baktılar fakat kimse kıpırdamadı.Sonra herkesten önce hole doğru fırladı.Herkesin ölü yatağının çevresinde toplandığı odanın sessizliği onun zafer havasını saklayamadığı kalın sesiyle bozuldu:”Khrustalyov (6)!Arabam!”
Beria becerikli nedimlerin modern,muhteşem örneklerinden biriydi,doğulu hainliğin,yağcılığın ve ikiyüzlülüğün somutlaşmış haliydi ve normalde kandırılması çok zor olan babam gibi bir adamı bile şaşırtmayı becermişti.Bu canavarın yapmış olduğu birçok şey şimdi babamın adı üstünde bir lekedir ve birçok şeyden birlikte suçludurlar.Ama Beria’nın,babamı birçok şeye sokmak için kurnazlığını kullandığından ve sonra da bıyık altından güldüğünden en ufak kuşkum yok.Bütün öteki önderler de bunu biliyordu.
Şimdi içindeki bütün çirkinlik açığa çıktı -artık onu gizleyemedi.Onu gören tek kişi de ben değildim.Fakat hepsi ondan yılmıştı.Biliyorlardı ki babam öldüğü anda bütün Rusya’da ondan daha güçlüsü olamazdı.
Babam orada bilinçsiz yatıyordu.Kriz kuvvetliydi.Konuşma gücünü yitirmişti ve sağ tarafı felçliydi.Birkaç kez gözlerini açtı ama bakışı bulutlanmıştı ve kimseyi tanıyıp tanıyamadığı bilinemedi.Gözlerini açtığında herkes ona eğiliyor,bir sözcük veya gözlerinde bir istek yakalamaya çalışıyorlardı.Ben,yanında oturuyordum.Bana baktı ama beni göremediğine emindim.Yüzünü ve elini öptüm.Artık benim için yapacak başka bir şey yoktu.
Garip bir şey,fakat ruhu uçmuş bir gövde olarak yattığı hastalık günlerinde ve sonra Sütunlar Holü’ne (7) götürüldüğü günlerde babamı daha önce hiç olmadığı kadar bir şefkatle sevdim.Benden,bizden,çocuklarından ve akrabalarından çok uzak kalmıştı.Son yıllarında büyütülmüş çocuk fotoğrafları,kayak yapan bir çocuk,çiçekli kiraz ağacında bir çocuk,daçasındaki odalara asılmıştı,fakat sekiz torunundan beşini görmek için bir kez bile zaman bulamamıştı.Onu hiç görmeyen torunları gene de onu severlerdi -hala severler.O günlerde,sonunda ölü yatağında huzur bulduğunda ve yüzü güzelleşip aydınlandığında yüreğimin acı ve sevgiyle burkulduğunu hissettim.
Ne daha önce,ne de o günlerden sonra öyle güçlü,çelişen duygulara kapılmadım.Sütunlar Holü’nde donmuş ve konuşamadan günlerce durduğumda (sözcük anlamıyla duruyordum,çünkü beni oturtmaya çalışsalar hatta sandalye verseler bile oturamıyor,hiçbir şey yapamıyordum,ancak onun varlığı karşısında ayakta durabiliyordum) bir tür kurtuluş sürecinin yaşanmakta olduğunun farkına vardım.Ne tür bir kurtuluş olduğu veya nasıl gelişeceği hakkında hiçbir fikrim yoktu,ama benim ve herkesin zihninde ve yüreğinde ağırlık yapan bir yükten kurtulacağını anladım.Duygulu ve hüzün dolu eski bir Gürcü halk şarkısı çalıyorlardı.Üzüntü ve sükun içindeki güzel yüzüne baktım,cenaze müziğini dinledim ve acıyla parçalandığımı hissettim.Ne kadar kötü bir kız olduğumu düşündüm,bir kızdan çok bir yabancı olmuştum,bu yalnız ruha,hasta yaşlı adama,Olimposunda yalnızlık hissettiğinde hiç yardımım olmamıştı.Gene de o,her şeye karşın benim babamdı,beni sevmek için elinden gelenin en iyisini yapmıştı ve kötü şeyler kadar ona çok güzel şeyler de borçluydum.Bütün bu günlerde ağlayamadım ve yiyemedim.Acı ve bir tür sükun beni taşa çevirmişti.
Babam zor ve korkunç bir şekilde öldü.Birini ölürken ilk kez ve bu kadar yakından görüyordum.Tanrı yalnız adil olanlara iyi bir ölüm verir.
Kanama zamanla beynin öteki kısımlarına yayılmıştı.Kalbi sağlıklı ve güçlü olduğu için nefes alması parça parça etkileniyor ve boğulmaya yol açıyordu.Soluğu gittikçe zayıfladı.Son oniki saatte oksijen eksikliği çekti.Yüzü değişti ve karardı.Dudakları morardı ve yüzü tanınmaz hale geldi.Son saatleri yavaş yavaş boğulmaktan başka bir şey değildi.Ölüm acısı korkunçtu.Biz seyrederken sözcüğün tam anlamıyla nefesi kesildi.Son an geldi dediğimizde birden gözlerini açtı ve odadaki herkese bir göz attı.Korkunç bir bakıştı,çılgın,belki kızgındı,ölüm korkusuyla doluydu ve tanımadığı doktorların yüzleri ona eğildi.Bir saniyede gözleriyle herkesi taradı.Sonra anlaşılamaz ve huşu veren bir şey oldu ki bugüne kadar unutamam ve anlayamam.Birden sol elini yukarıda bir şeye işaret ediyormuş ve hepimize lanet yağdırıyormuş gibi kaldırdı.Hareket öyle kavranılamaz ve korkutucu idi ki kimse kime veya neye işaret ettiğini söyleyemedi.Sonraki anda,son bir çabadan sonra,ruh gövdeden sökülüp ayrıldı.
Ben de boğulduğumu sandım ve yanımdaki genç kadın doktorun elini kavradım.O da acıyla inlemeye başladı ve sıkıca birbirimize sarıldık.
Ruh uçmuştu.Gövde hala değişiyordu.Yüzü soldu ve normal görünüşünü aldı.Birkaç saniyede sakinleşti ve güzelleşti.Birkaç dakika hepimiz donduk ve sessiz kaldık.Ne kadar zaman geçtiğini bilemiyorum ama çağlar gibi geldi.
Sonra hükümet üyeleri kapıya koşturdu.Moskova’ya Merkez Komite binasına gitmek zorundaydılar,herkes oturmuş haber bekliyordu.Herkesin gizlice beklediği bilgiyle gittiler.Haksızlık etmemeli,onlar da benim gibi çelişen duygularla,acı ve pişmanlıkla yıkılmışlardı.
Tamamıyla soysuzlaşmış Beria dışında hepsi bu günleri büyük bir etkilenimle geçirdiler,bir yandan da geleceğin getireceklerinin korkusu içinde işleri halletmeye çalışıyorlardı.Birçokları içten gözyaşı döktüler.Voroshilov (8),Kaganovich (9),Malenkov,Bulganin ve Khrushchev’i gözyaşları içinde gördüm.Gerçek şu ki ona ortak bir amaçla bağlı olmanın yanında insanları götüren ve direnmesi olanaksız olan olağanüstü kişiliğinin de büyüsüne kapılmışlardı.Birçok kişi bunu kendi deneyleriyle bilir,kimileri itiraf etmişlerdir,kimileri de inkar.
Sonunda herkes gitmişti.Gövde ölü yatağında yatıyordu ve geleneğe göre daha birkaç saat yatacaktı.Bulganin ve Mikoyan (10) arkasında duruyorlardı.Ben de kaldım ve karşı duvarda bir sedire oturdum.Doktorlar evlerine gitti ve ışıkların yarısı kapatıldı.Benden başka kalan tek kişi yıllarca Kremlin Hastanesi çevresinde gördüğüm yaşlı hemşireydi.Sessizce odanın ortasındaki büyük yemek masasını topluyordu.
Yemeğin yendiği ve küçük Politbüro kurulunun toplantılarını yaptığı oda burasıydı.Devlet işleri bu masada akşam yemeklerinde tartışılır ve çözülürdü.Babama “akşam yemeğine” gelmek her zaman şu veya bu sorunu çözmeye gelmek demekti.Yerde kocaman bir kilim vardı.Duvarlar boyunca sedirler ve sandalyeler ve bir köşede ocak bulunuyordu.Babam kışın ateşi hep sevmiştir.Köşelerden birinde pikap dururdu.Babamın güzel Rus,Gürcü,Ukrayna folk şarkıları koleksiyonu vardı ve başka tür müziğin varlığını kabul etmezdi.Son yıllarını,yaklaşık yirmi yılını bu odada geçirmişti ve şimdi oda sahibine elveda diyordu.
Babamın hizmetlileri ve korumaları elveda demeye geldiler.Büyük bir acı ve duygusallık içindeydiler.Aşçılar,şoförler ve bekçiler,bahçıvanlar ve sofraya hizmet eden kadınlar hepsi sessizce içeri girdiler.Sessizce yatağa gidip ağladılar.Çocukların yaptığı gibi gözyaşlarını elleriyle,yenleriyle ve mendilleriyle sildiler.Birçoğu hıçkırıyordu.Kendisi de ağlayan hemşire onlara kediotu damlaları verdi.Oldukça duygusuz bir biçimde oturarak veya dikilerek onlara baktım,gözlerim kupkuruydu.Çıkamadım.Seyrettim,seyrettim,kendimi oradan alamıyordum.
Valentina Istomina veya “Valeçka”,onsekiz yıl babamın evine bakmış olan kadın elveda demeye geldi.Dizleri üstüne düştü,başını babamın göğsüne koydu ve en yüksek sesiyle köylerde kadınların yaptığı gibi ağıtlar düzdü.Uzun süre devam etti ve kimse onu durdurmaya çalışmadı.
Babamın hizmetlisi olan bütün bu erkekler ve kadınlar onu seviyorlardı.Küçük şeylerde onu memnun etmek zor değildi.Aksine kendisine hizmet edenlere karşı içten,mütevazı ve açıktı.Yüksek görevliler,korumalarının komutanları ve generaller dışında kimseyi azarlamazdı.Hizmetliler ne ezildiklerinden,ne kabalıktan şikayet edemezler.Sık sık ondan yardım isterlerdi ve gerçekten hiç kimse terslenmezdi.Son yıllarında Valeçka ve bütün ötekiler onu daha fazla tanımışlar ve onu benden çok görmüşlerdi,ben artık onu kendime yakın hissetmiyordum ve başka bir yerde yaşıyordum.Valeçka hizmet ettiği yemekler boyunca dünyanın her yerinden insanlar görmüştü.Elbette kendi dar açısıyla oldukça ilginç şeyler görmüştü ve şimdi ne zaman onu görsem bunları bana çok canlı ve eğlendirici bir biçimde anlatıyor.Babam için çalışan herkes gibi o da ölene kadar dünyada daha iyi bir insanın yaşamamış olduğuna inanacak.Hiçbir şey onların inançlarını değiştiremez.
O gece geç vakit veya gün açarken,otopsi için gövdeyi almaya geldiler.Bir sinirle bütün gövdem titremeye başladı.Ağlayamadım.Yalnızca her yerim titredi.Gövde sedyeye yatırılmıştı.Babamı ilk kez çıplak görüyordum.Güzel bir insandı.Yaşlı veya hasta olmuş gibi görünmüyordu.Yüreğe dürtülen bıçağın sancısı gibi “et tırnak olma”nın ne demek olduğunu anladım.Bana yaşam veren gövdenin artık yaşamadığını ve soluk almadığını ancak benim daha yaşayacağımı anladım.
Ana babanızdan birinin ölümüne tanık olmadıkça bunun ne demek olduğunu anlayamazsınız.Ölümü anlamak için onu kendi gözlerinizle görmeniz gerekir.”Ruh gövdeden ayrılırken” ve yalnız ölümlü olan kalırken seyretmeniz gerekir.O zaman bunu böyle hissettiğim kadarıyla anlamamıştım.Bu bilgi yüreğimden geçti ve iz bıraktı.
Gövde götürülmüştü.Beyaz bir araba kapıya geldi ve herkes dışarı çıktı.Verandada veya yolda bulunanlar şapkalarını çıkardılar.Ben hala titriyordum.Ben kapıda dikilirken biri omuzlarıma palto koydu.Bulganin bana sarıldı.Kapılar vurulup kapandı ve araba yürüdü.Yüzümü Bulganin’in göğsüne gömdüm ve sonunda ağlamaya başladım.O da ağladı ve saçlarımı okşadı.Ötekiler bir zaman daha kapıda oyalandılar ve çekilmeye başladılar.
Eve mutfaktan yemek getirmek için kullanılan uzun bir koridorla bağlı olan hizmetlilerin kısmına gittim.Geride kalan herkes,hemşireler,korumalar,hizmetliler orada toplanmıştı.Hizmetlilerin yemek odasında oturduk,bu,radyosu ve servis masası olan büyük bir odaydı.Her şeyin nasıl olduğunu tekrar tekrar anlattılar.Biri yemek yemem için ısrar etti.”Uzun bir gün geçireceksin” dediler.”Hiç uyumadın ve birazdan Sütunlar Holü’ne gideceksin.Gücünü toplasan iyi olur.”Bir şeyler yedim ve biraz koltukta oturdum.Sabahın beşiydi.Mutfağa gittim.Giderken yüksek sesle hıçkıran birini duydum.Banyoda kardiyogramları toplayan hemşire ölecekmiş gibi ağlıyordu.Biri bana “şuna bak,kendisini içeri kilitledi ve saatlerdir ağlıyor” dedi.
Yemek odasında otururken hepimiz bilinçsiz bir şekilde aynı şeyi bekliyorduk.Sabah altıda bildiğimiz gibi radyo haberleri verecekti.Fakat herkesin bunu duymaya gereksinimi vardı.Yoksa inanamayacak gibiydik.Sonunda altı oldu.Ses geldi,Levitan’ın (11) alçak sesi veya sesi Levitan gibi çıkan,çok önemli haberleri veren birinin sesi.Sonunda,nihayet,olanları anladık.Erkek,kadın,herkes tekrar ağlamaya başladı.Kendimi tutamadım ve ağladım ve kendimi daha iyi hissettim,çünkü yalnız değildim,çünkü bütün bu insanlar ne kadar büyük bir şey olduğunu biliyorlardı ve benimle birlikte ağlıyorlardı.
Hepsi içtendi.Hiç kimse sadakat veya acı gösterisi yapmıyordu.Hepsi birbirini yıllardır tanıyordu.Hepsi beni de tanıyordu.Hepsi benim kötü bir kız olduğumu,babamın da kötü bir baba olduğunu fakat babamın da benim onu sevdiğim gibi beni sevdiğini biliyorlardı.
Bu odada hiç kimse ona Tanrı veya superman,dahi veya şeytan diye bakmıyordu.Onlar onu sıradan insan nitelikleri ile seviyor ve ona saygı duyuyorlardı,bunlar en iyi hizmetlilerin yargılayabileceği niteliklerdi.
————————————————————————————-
1-Georgy Malenkov,1902-1988:1939’dan sonra Merkez Komite ve 1946’dan sonra Politbüro üyesi oldu.Stalin’in vefatından sonra birkaç gün Stalin’in görevini yürüttü,14 Mart 1953’de istifa etti.1953-1955’te Bakanlar Konseyi Sekreteri oldu.1957’de “Parti aleyhine” çalışmalarından dolayı azledildi.
2-Nikita Khrushchev,1894-1971:1953-1964’te Merkez Komite Birinci Sekreteri ve 1958-1964’te Bakanlar Konseyi Sekreteri.14 Ekim 1964’te azledildi.
3-Nikolay Bulganin,1895-1975:1947-1949,1953-1955’te Savunma Bakanı.1955-1958’de “Parti aleyhtarı” grupla işbirliği açığa çıkana kadar Bakanlar Konseyi Sekreteri.
4-Lavrenti Beria,1899-1953:1921-1931’de Transkafkasya’da ÇEKA ve GPU’da önemli görevler yürüttü,1932-1938’de Komünist Parti Transkafkasya Komitesi Birinci Sekreterliği yaptı.1938-1945’te İçişleri Komiseri,1941-1953’te Güvenlikle Sorumlu Bakan oldu.Haziran’da tutuklandı ve Aralık 1953’de “emperyalist ajan” olarak kurşuna dizildi.
5-Vladimir Vinogradov,1882-1964:Kasım 1952’de tutuklanan dokuz Kremlin doktorundan biri.Sovyet liderlerini öldürmek üzere İngiliz ve Amerikan gizli servisleriyle birlikte çalışmaktan suçlanmışlardı.Stalin’in vefatının ardından 1953’te dokuzunun ve daha önce tutuklandıkları duyurulmayan altı doktorun “suçsuzluğu” açıklandı.
6-Vasily Khrustalyov:Stalin’in Koruma Şefi.
7-Sütunlar Holü:Önde gelen Sovyet görevlilerinin kaldığı Birlikler Evi’nde hol.
8-Kliment Voroshilov,1881-1969:1921’den beri Merkez Komite ve 1926’dan beri Politbüro üyesi.1925’te Savaş ve Denizcilik Komiseri,1940’ta Savunma Komiseri.1953-1960 Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı.
9-Lazar Kaganovich,1893-1991:1924’ten sonra Merkez Komite üyesi,1930’dan sonra Politbüro üyesi oldu.1935-1944’te Ulaştırma Komiseri.1947-1957 ilk Bakanlar Kurulu Sekreteri.1957’de “Parti aleyhtarı” çalışmalarından dolayı azledildi.
10-Anastas Mikoyan,1895-1978:1923’ten sonra Merkez Komite üyesi,1925’ten sonra Politbüro üyesi oldu.1926 İç Ticaret,1930 Gıda Endüstrisi Sorumlusu.Khrushchev döneminin ilk Bakanlar Kurulu Başkanı.1965’te Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı olarak emekli oldu.
11-Yuri Levitan,1914-1983:Tanınmış Sovyet haber spikeri.
————————————————————————————-
*Svetlana Alliluyeva, Svetlana Alliluyeva’nın Mektupları, İstanbul,Düşün Yayınevi,1988,s.11-21.
-
MSB: TSK her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmeye muktedirdir
-
İstanbul’da okullarda 5 bin 500 yeni temizlik personeli göreve başladı
-
Mark Rutte: ‘Ukrayna NATO’ya her zamankinden daha yakın’
-
Brüksel ‘egemenlik’ yasası nedeniyle Macaristan’ı mahkemeye veriyor
-
Eylül ayı enflasyonu açıklandı
-
Duyulmayan sesler…
HABER LİSTESİ
-
01
MSB: TSK her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmeye muktedirdirMSB kaynaklarından yapılan açıklamada, “TSK, bekamıza yönelen veya yönelebilecek her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmeye muktedirdir” ifadeleri yer aldı. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, MSB’nin son bir haftaki faaliyetlerine ilişkin bakanlıkta bilgilendirme toplantısı düzenledi. Aktürk, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), kaynağında, sürekli ve kapsamlı olarak Irak ve Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği […]
-
02
İstanbul’da okullarda 5 bin 500 yeni temizlik personeli göreve başladıİstanbul’daki okullarda Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında tam zamanlı 5 bin 500 kişilik yeni temizlik personeli çalışmaya başladı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), son günlerde sosyal medya mecraları başta olmak üzere yazılı ve görsel basının gündeminde yer tutan ‘okullarda temizlik hizmetleri’ konusunda açıklama yapmış ve yeni temizlik personellerinin göreve başlayacağını duyurmuştu. İstanbul’da da bu kapsamda yeni temizlik personelinin […]
-
03
Mark Rutte: ‘Ukrayna NATO’ya her zamankinden daha yakın’Perşembe günü Ukrayna’nın başkentine habersiz bir ziyaret gerçekleştiren yeni NATO Genel Sekreteri Rutte, ittifakın Ukrayna’ya askeri ve mali destek sağlamaya devam etme taahhüdünü yineledi. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) yeni Genel Sekreteri Mark Rutte göreve gelmesinin ardından ilk ziyaretini Perşembe günü Ukrayna’nın başkenti Kiev’e gerçekleştirdi. Burada yaptığı konuşmada Rutte, Rus işgaliyle mücadelede Ukrayna’ya desteğini sürdürme […]
-
04
Brüksel ‘egemenlik’ yasası nedeniyle Macaristan’ı mahkemeye veriyorBrüksel, Macaristan’ın ‘ulusal egemenlik yasasına’ karşı, çok çeşitli temel hakları ihlal ettiğini ileri sürerek yasal girişimlerini hızlandırdı. Avrupa Komisyonu, Budapeşte’nin “ulusal egemenliği” korumak için gerekli olduğunu söylediği, ancak sivil toplum kuruluşlarının muhalif sesleri hedef almak ve susturmak için tehlikeli bir araç olarak kınadığı oldukça tartışmalı bir yasa nedeniyle Macaristan’ı mahkemeye verdi. Perşembe günü öğleden sonra […]
-
05
Eylül ayı enflasyonu açıklandıEylül ayında enflasyon uzun zaman sonra ilk defa yüzde 50’nin altına indi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 49,38 oldu. Böylelikle yıllık enflasyon üç yıl sonra ilk kez politika faizinin altına indi. Merkez Bankası, Eylül ayında politika faizini %50’de sabit tutmuştu. Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre ise enflasyon Eylül’de aylık yüzde 5,34, […]