Komşumuzdur İran! Ona ne şüphe!

ALINTI YAZILAR - 3 Aralık 2017 16:58 A A

Fehim Taştekin

Dün Zarrab ‘değerli işadamı’ muamelesi gördüğünde ülkenin milli meselesi değil iktidar sahiplerinin sorunuydu. Esasen itirafçı makamına geçtikten sonra da ‘milli mesele’ olması için bir neden yok. Ne var ki ‘ülkeye operasyon yapıldığı’ algısıyla kendi kaderini ülkenin kaderiyle eşitleme çabası bütün saldırganlığıyla bir stratejiye dönüşüyor.

Türkiye’de hiçbir hükümet, 1979’dan bu yana Amerikan yönetiminin İran’a karşı ambargo ve yaptırım kararlarına taraf olmamış, bundan dolayı da ABD ile müttefiklik ilişkisi halel görmemiştir. Bu AKP dönemine özgü bir durum değil. Bunda anti-emperyalist bir içerik aramak da manasız; o kapta bunun tozu bile bulunmaz. Türkiye’nin çıkarları bunu gerektirmiş, Amerikan yönetimleri de bunu anlayışla karşılamıştır. Aynı şey İran’la ticareti hep önemsemiş olan Almanya için de geçerli.

Ne değişti de Rıza Zarrab dosyasıyla mesele, iki ülke ilişkilerini karambole bırakacak noktaya geldi? Bütün detaylar günlerdir yazılıyor, tekrara girmeyelim. Ambargoya taraf olmayıp İran’la enerji işbirliğine devam etmekle ambargonun delinmesi için özel mekanizmalar geliştirmek ayrı şeyler. Üstelik bu işin rüşvetle kişisel çıkar çarkına dönüştürülerek yapıldığını epey zamandır biliyoruz. Mesele ‘milli’ değil ziyadesiyle ‘cüzdani’.

Haliyle “İran benim 1000 yıllık komşum, üstelik 300 yıldır barış içinde yaşadığım bir ülke, ABD istedi diye komşuma kötülüm yapacak değilim” kıvamında savunmalara girmek bu saatten itibaren hepten beyhude. Kaldı ki İran bile ambargoyu delen mekanizmaları açığa vurma pahasına ‘Bu devlet sırrıdır’ demeyip Zarrab’ın ortağı Babek Zencani’yi yargıladı ve idama mahkum etti. Zencani kurduğu 11 şirketle İran petrolünün uluslararası piyasalara satışı ve ödemelerin transferi konusunda devletin en derin taraflarıyla birlikte çalışmış biriydi. İran duruşmalar sırasında, üst düzey isimleri ele verme şantajlarına rağmen bu adamı yolsuzluk suçlamasıyla ipe götürürken bizde “İran için İran’dan daha çok risk alan ve kaygılanan bir Türkiye” fotoğrafı sergilendi. Elbette Türkiye’de hükümetin Zarrab’ı ödüllendirmesi ve ABD’de tutuklandıktan sonra da Washington’a iki kez nota verecek kadar sahiplenmesi işin altındaki derin hukuksuzluk ve ahlaksızlığın ifşa edilmesi korkusundan kaynaklanıyordu.

Birkaç kişi arasında dönen mutluluk çarkının ifşa olacağı korkusuyla felekler şaştı. Burada ne ulusal bir çıkar söz konusu ne de vatanseverlik.
Bu mesele malum yayın yasakları ve yargıya müdahalelerle Türkiye’de kapatıldı. Ama ABD’de çark başka türlü döndüğünden oradaki süreçler önlenemedi.

***

Henüz ortalıklarda bu tartışmalar yokken dönemin ABD Hazine Bakan Yardımcısı birkaç kez Türkiye’ye gelip Halk Bankası üzerinde dönen dolaplara dair uyarılarda bulunmuş, buna rağmen aymazlık katlanarak devam etmişti. Nasıl bir özgüvense artık istismar ve düzenbazlıkta sınır tanınmadı. Her halde içeride olduğu gibi dışarıda da sonsuz dokunulmazlık içinde kalacaklarını zannediyorlardı. İktidar sahipleri eski tabirle ‘kırmızı telefon’ ile her şeyi halledebileceklerine dair bir algı içindeydi. Nasıl olsa ABD, bölgede Türkiye’ye muhtaçtı! Kişisel meseleler iki ülke ilişkilerinin selametini gölgede bırakacak değildi ya!

Kırmızı telefonun öteki ucundaki adamın başı kendisiyle ilgili soruşturmaları yönlendirmeye kalkıştığı için yargıyla beladayken ondan bir de Zarrab için kritik ayarlamalar istendi. Görmek istedikleri şey şuydu:

Evvela İran, Amerikan siyaseti için saplantı derecesinde hassas bir mesele. Zarrab kurulu düzenin farklı aygıtları için büyük bir balık.

İkincisi Başkan Donald Trump, İran’la kavgayı büyütmeye yeminli bir başkan.

Üçüncüsü Beyaz Saray’ın Zarrab davasında Ankara’yı memnun edecek bir adım atması sadece yargıya müdahaleden kaynaklanan tepkilerle sınırlı kalmayacak, Kongre’deki İran karşıtı cepheyi de ayağı kaldıracaktı.

Bu yüzden bu kadar çok spot ışığı altında yargıya müdahale onca deliliğine rağmen Trump’ın da göze alabileceği bir şey değildi. Ayrıca bu dosya Ortadoğu’da kritik gelişmeler yaşanırken tutarsız hatlar üzerinde dolaşan ve Washington’la ters düşen Erdoğan’ı ABD’nin karşısında eli kolu bağlı lider durumuna sokacaktı.

Trump’tan beklentiler boşa çıkınca bu kez Amerikan yargısının FETÖ’nün dümenine girdiğine dair dünyanın geri kalanında gülünç karşılanan iddiaları sabah akşam dinledik. Bu retorik de suyu yatağından çeviremedi.

Şimdi sıra Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğuna ve İran’la istediği ilişkiyi kurabileceğine dair beylik laflara geldi. Altı doldurulmamış ve retorikten ibaret ‘bağımsız ülke pozu’ bu coğrafyada genelde sonu kötü biten berbat bir hikaye olagelmiştir.

Irak ve Suriye’de rüzgarı tersten yiyinceye kadar Fars yayılmacılığı ve mezhepçilik suçlaması dahil İran’a demediğini bırakmayan Erdoğan dün “Davadan ne çıkarsa çıksın doğruyu yaptık, ambargoyu delmedik. Dünya Amerika’dan ibaret değil. İran’la enerji işbirliğimiz var, ticari işbirliğimiz var” sözleriyle yeni savunma stratejisini ortaya koydu.

Evet, bağımsız bir dış politika tam da bunları demeyi gerektirir. Ama bunun böyle olmadığını dünyada bilmeyen kaldı mı? Gerçekte olan; ülkeyi yönetirken hukukun arkasında dolanma, gizlice iş çevirme, kamu yetkisini ve dokunulmazlığını kullanarak tezgâh kurma yani kişisel çıkar döngüsü yaratma. Hatta ambargonun delinmesine hizmet etmesine rağmen İranlıların bile ‘görülmemiş istismar’ olarak nitelediği bir mekanizma! Trajik olan da budur.

***

Dün Zarrab ‘değerli işadamı’ muamelesi gördüğünde ülkenin milli meselesi değil iktidar sahiplerinin sorunuydu. Esasen itirafçı makamına geçtikten sonra da ‘milli mesele’ olması için bir neden yok.

Ne var ki ‘ülkeye operasyon yapıldığı’ algısıyla kendi kaderini ülkenin kaderiyle eşitleme çabası bütün saldırganlığıyla bir stratejiye dönüşüyor. Yani kendisi batarken ülkeyi de aşağı çeken bir çaba. Bu yavaş yavaş Türkiye’yi de uluslararası operasyonların hedefine sokan bir siyaset tarzı. İşte bütün bir ülke olarak hepimizi ilgilendiren de bu nokta.

Gazete duvaR

ALINTI YAZILAR - 16:58 A A
BENZER HABERLER

HABER LİSTESİ

  • 01
    Fransa, İngiltere ve Kanada’nın Gazze uyarısı: İsrail’in kredisi tükeniyor mu?
    İsrail, 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırılarının ardından çoğunluğu ABD tarafından finanse edilen, tedariği sağlanan silahlarla savaşa girdi. Diğer müttefikleri de İsrail’e kendi yöntemleriyle aynı derecede etkili bir destek verdiler: Çoğunluğu İsrailli sivillerden oluşan 1.200 kişinin öldürülmesi ve 251 kişinin rehin olarak Gazze’ye sürüklenmesi karşısında duyulan dehşete dayanan derin bir iyi niyet ve dayanışma kredisi. Artık […]
  • 02
    Hindistan’da Türkiye’ye boykot çağrıları
    Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan çatışmanın ardından, Hindistan’da Türkiye’ye yönelik boykot çağrılarının kapsamı genişliyor. Hindistan Ticaretçileri Konfederasyonu (CAIT) 16 Mayıs Cuma günü Yeni Delhi’de Türkiye ve Azerbaycan ile tüm ithalat ve ihracatı durdurma kararını görüşmek üzere ulusal bir konferans düzenliyor. Hindistan, ulusal güvenlik endişelerini gerekçe göstererek Türk havacılık firması Çelebi’nin havaalanlarında faaliyet göstermesini yasakladı. Çelebi […]
  • 03
    BM: Üç ay süren İsrail ablukasının ardından yardım tırları Gazze’ye girdi
    İsrail, Gazze’nin ikinci en büyük kenti Han Yunus’u boşaltma emri verirken, kara ve hava saldırılarını da genişletti. Daha önce savaşta büyük yıkıma uğrayan kente yönelik yeni bir operasyon başlatıldı. Birleşmiş Milletler (BM), İsrail’in yaklaşık üç ay süren ablukasının ardından ilk yardım TIR’larının Gazze’ye girdiğini doğruladı. İsrail’in Gazze’ye insani yardım koordinasyonundan sorumlu savunma birimi Cogat’a göre, […]
  • 04
    Çin’in yeni ‘drone ana gemisi’ ilk test uçuşu için gün sayıyor
    Tam kapasiteyle çalıştığında, Jiu Tian adlı bu insansız hava aracı, düşman hava savunma sistemlerini etkisiz hale getirmek için birlikte hareket edecek 100’e kadar küçük drone’dan oluşan devasa bir sürüyü serbest bırakabilecek. Çin’in 100’e kadar küçük drone’u aynı anda havaya salabilen yeni bir drone taşıyıcısı (ana gemisi), devlet televizyonu CCTV’nin haberine göre önümüzdeki günlerde ilk test […]
  • 05
    Fırtınalar ve kasırgalar ABD’nin orta kesimlerini vurmaya devam ediyor: En az 20 ölü
    ABD’nin orta kesimlerinde etkili olan şiddetli fırtına ve kasırgaların ardından, Teksas’tan Kentucky’ye kadar uzanan bölgelerde temizlik ve kurtarma çalışmaları sürüyor. Son dört günde yaşanan hava olaylarında 20’den fazla kişi hayatını kaybetti. St. Louis’te Cuma günü yaşanan kasırganın yaklaşık 5.000 binaya zarar verdiği ve 1 milyar doları aşan maddi hasara yol açtığı belirtiliyor. Belediye Başkanı, federal […]