İran olaylarına nasıl bakmalıyız…

ALINTI YAZILAR - 24 Kasım 2022 17:45 A A

Hürriyet Varol

hvarol5@hotmail.com

Son yarım asırdır dünya gündemine damgasını vurmuş bir İran’ı, küresel güçler sayısız girişim ve saldırılara rağmen Kuzey Kore ve Küba misali kocaman, açık bir hapishaneye çeviremediler, aksine her yerde ister siyasi diplomasi ister askeri olarak kendine alan açtı, her cephede emperyal güçlerin karşısına dikilip plan bozdu hedef değiştirtti. Sovyetlerin çöküşü sonrası Avrupa’dan Asya’ya Hint okyanusundan Afrika’ya kadar dünyayı tek kutuplu hale getirmeyi amaçlayan ABD ve batılılara karşı cepheler açtı, sürekli dünya güç tabularını yıkarak istenmeyen örnek bir ülke oldu. 40 yılı aşkın süreçte bu ülkenin etkisini azaltmak ve hatta orayı tekrar bir manda rejimine çevirmek için sayısız girişimler ve planlar yapıldı. Ancak hepsinden sonra İran’ın daha da güçlenerek çıkmış olduğu görüldü. Peki Ortadoğu’da Batılı projelere manevra alanını daraltan ve dengeleri altüst eden İran’a seyircimi kalınacaktı? Yoksa hem müzakere masasında hem de askeri anlamda durdurma yoluna mı gideceklerdi? Nitekim seyirci kalmadılar, yılmadılar yıkım ve etkisizleştirme planlarını tekrar devreye soktular. Nasıl mı? Diyerek sorusunun cevabını aslında son olayların Ahzap savaşı niteliğinde olduğunda aramak lazım diyor özellikle buna dikkat çekmek istiyoruz. Şöyle ki; büyük İran’a muhalefetin sağ, sol, Kürt Komolo-Pejak, Beluçi tekfiriler, Şah yanlısı kaçkınları vs bileşenleri tek elden desteklenip sahaya sürülerek son bir deneme daha yapılmalıydı.

İran devleti ve halkı buna geçit verir mi peki? Suriye’nin içine düşürüldüğü aynı kaderi beklemenin büyük bir hata olacağını her kesten çok bilen bir millet ve devlet için böyle bir dağıtma projesi ve oyununa geçit verecekleri beklenemez.

İran’da olayların tırmanması ile kulağa hiçte yabancı gelmeyen şu söylem git gide çoğalmaya başladı; “İran Suriyeleştirilmek mi isteniyor?” zaman zaman sivil ve fay hatlarını hedef alan bazı terör saldırılarının akabinde Türkiye’de de sıkça kullanılan bu ifade çok kullanıldığından dolayıdır ki klişeleşmiş olsa da biz, dillere destan, genel görünen bu sözün önemini artıran birkaç arka plan ayrıntıları ve notları sunmak zorundayız.

Takvim 26 Ocak 2011 i gösteriyordu ki Suriye’de büyük bir yangının kıvılcımları yavaş yavaş yayılmaya başlamıştı. Hikaye devlet karşıtı sloganlarla başlamış, duvarlara rejim karşıtı yazılar pankartlar asılarak devam etmişti. Olayların fitili devlet güçlerinin duvarlara devlet karşıtı yazılar yazan öğrencilere işkence yaptı iddiaları ile ateşlenmişti ki 11 yıldır henüz ispatlanamayan iddialar arasında yerini ciddi bir şekilde korumaktadır. Her gün sayıları artan, yabancı basın ve medya kuruluşlarının da desteği ile çoğalan gösteriler her yanda yayılıyordu. Çok geçmeden göstericiler arasında ülkenin ünlü sanatçı, oyuncu ve futbolcularından da bir kaçı boy gösterip bayrak sallamaya başladı. Öyle bir sallıyorlardı ki sesimizi tüm dünya duysun dercesine. Milli forma giyen Ömer al Sovayh, Firas al Hatip ve Abdulbasit al Sarut akıma kapılan ünlülerden sadece bir kaçıydı. Hikaye gün geçtikçe çetrefilleşmeye başlamıştı, içinden çıkılmaz bir hal almıştı, göstericiler silahlanarak artık bir iç savaşa evrilmişti. Tam manasıyla meydanlara sokaklara bir iç savaş hakimdi. Artık cihatçılar büyük küçük demeden her kesin gözleri önünde devlet yanlısı sayılan her kesin başını bedeninden çığlıklar atarak gurur duyarak coşkuyla ayırıyorlardı. Bazı ünlüler olayların ilk günlerinde akıma kapılsa da uyanmaları ve pişman olup geri dönmeleri uzun sürmedi, Ömer el sovayh ve Firas el Hatip gibilerin tekrar gelip milli takıma katılmaları gibi. Bazıları da maalesef girilen yolun çıkmazlığını göremeyip Abdulbasit al Sarut gibi silahlı gruplara katıldılar ve girilen çatışmalarda cihatçı grupların arasında hayatını kaybettiler. Sevinç ve coşkuyla kafa kesme görüntüleri küresel güçlerin ilham kaynağı sayılmış olmalı ki hızla el Kaide benzeri bir örgütü sahaya sürmüş, Suriye halkına hediye etmişlerdi. Bu sefer dünyanın canını okuyacak Emperyalizmin el yapımı kanser tümörü İŞİD meydana inmişti.

Hilary Clinton: Unutmayalım ki bugün savaştıklarımızı 20 yıl önce kendimiz ürettik. Bunu yapmak zorundaydık, biz Rusya ile savaşıyorduk, onlar Afganistan’a saldırmıştı, Ortadoğu’nun tamamına hakimiyet kurmalarına göz yumamazdık, mücahitleri istihdam etmeliydik, Suudi Arabistan’dan ve diğer bölgelerden güçleri yanımıza almalıydık. İslam’ın Vahabi markasını yayarak Ruslara karşı savaşıp onları yenmeliydik.

Şimdi gelelim 2022 yılına yani bu güne. 2 aydan beridir İran’da olaylar dinmek bilmiyor. Bir bayanın baş örtü kuralını ihlal ettiği gerekçesi ile götürüldüğü polis merkezinde hayatını kaybetmesine yükselen itirazlara hazırlıksız yakalanan İran hükümeti ve güvenlik birimleri bu itirazları barışçıl bir şekilde yönetebilseydi, belki de dış odakların özellikle küresel medya kartelinin kullanacağı bu boşluk oluşmazdı, daha da alevlenmezdi. Devlete karşı yıpratma amacı ile sürdürülen iç kargaşa sokak çatışmasına çevrilmek isteniyor. Sivil asker çocuk kadın ayrımı yapmaksızın gerçekleştirilen bazı saldırılar arka plan aktörlerinin vahşi batı proje odalarından beslendikleri kesindir. 11 yıl önce Suriye’de cereyan eden süreç komik bir şekilde bu ülkede tekrarlanmaya çalışıldığı görülüyor. Dünyaya hâkim küresel medyayı küçümsemeyin sakın, onlar yakılan bu yangının sönmemesi için ateşi alevlendiren yelpaze görevi yapmaktalar, böylece algı baskısını ve silahını kullanarak sanat ve spor dünyasından birilerini tepki koymaya zorluyor. Onlarda şiddeti sokaklara indiren vahşet yanlılarının ihtiyacı duyduğu legalleşme ve normalleşme yollarını açmaktadırlar. Büyük İran’ın saldırılar sarmalında küçüleceğini düşünen ahzab bileşenleri ordusu plan doğrultusunda hareket ettiklerinde şüphemiz yok, ancak İsrail karşısında büyük bir İran’ı tehdit olarak görenler zamanı geldiğinde Türkiye’yi Irak’ı ve Suriye’yi de tehdit listesine alıp düğmeye basacakları iyice bilinmektedir. Kürdistan güçleri Komolo’nun saldırıları, batılıların üretimi IŞİD’in türbe ve Camiye kanlı baskını, Tekfirci güçlerin Pakistan sınırında mezhepçi tahrikleri ve kanlı saldırıları, işgalci İsrail’in askeri tehditleri, Suudi Arabistan’ın savaştan söz etmesi, Azerbaycan’da İran’ın toprak bütünlüğünü hedef alan seslerin yükselmesi ve bilahare Amerika’nın bölgede ki askeri hareketliliği planın çok boyutlu ve büyük olduğunu göstermeye yetiyor. Her ülkenin rantını ve kaymağını yiyen sözümüz ona elit ve ünlü taifeye birileri şunu söylemelidir ki İslam ülkelerine özgürlük ve insan hakları vaadinde bulunan batılılar 11 yıl bundan önce Suriye ve Irak halkının ailevi ihtilafına müdahale ederek onlara İŞİD gibi kurtarıcı bir süpermen hediye ettiler. Bir milyona yaklaşan ölü sayısı 6 milyonun üzerinde göç sayısı ile Suriye’nin kendi yaralarını sarması tekrar normalleşmesi sizce yarım aşırı bulur mu? İster kabul edelim ister etmeyelim iç kargaşa dış güçlerin istilası ve egemenliğinden başka bir armağan kazandırmaz ülkeye, bu gerçek yeni bir şey değil tarihin bize gösterdiği yaşattığı gerçeklerdir, sadece ders çıkaralım, ibret alalım.

ALINTI YAZILAR - 17:45 A A
BENZER HABERLER

HABER LİSTESİ

  • 01
    BM Genel Sekreteri: Kıbrıs görüşmelerinde ‘anlamlı bir ilerleme’ kaydedildi
    Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Kıbrıs görüşmelerinin ardından yaptığı açıklamada, tarafların “anlamlı bir ilerleme“ kaydettiğini belirtti. Guterres’in çağrısı üzerine 17-18 Mart tarihlerinde Kıbrıs için düzenlenen gayri resmi görüşmelere Kıbrıs Cumhuriyeti ve adadaki Türk yönetiminin temsilcileri ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere katıldı. Guterres, görüşmelerde “yeni bir atmosferin” olduğunu vurgulayarak liderlerin dört girişim […]
  • 02
    Uzayda mahsur kalan astronotlar Dünya’ya döndü
    Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) dokuz ay mahsur kalan iki astronot yaklaşık 16 saatlik yolculuğun ardından Dünya’ya ulaştı. Astronotları taşıyan SpaceX kapsülü 19 Mart TSİ 00:05 sularında Florida açıklarında suya iniş yaptı. Kurtarma ekibi, ilk güvenlik kontrollerini tamamlamak ve paraşütleri almak için “hız botlarıyla” kapsüle doğru yanaştı. Daha sonra iniş alanından yaklaşık 3,2 km uzakta bulunan […]
  • 03
    Putin-Trump görüşmesi sona erdi: ’30 gün boyunca enerji altyapılarına saldırmama konusunda anlaşıldı’
      Rusya Devlet Başkanı Putin ile mevkidaşı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesi sona erdi. Görüşme yaklaşık 2.5 saat sürdü. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD’li mevkidaşı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesinin 1.5 saatten fazla bir süredir devam ettiği açıklanmıştı. Beyaz Saray Genel Sekreter Yardımcısı Dan Scavino telefon görüşmesi devam ettiği sırada yaptığı açıklamada, görüşmenin iyi gittiği […]
  • 04
    Ekrem İmamoğlu’nun Diploması İptal Edildi
    İstanbul Üniversitesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etti. Karar, savcılığa ve YÖK’e gönderilecek. İstanbul Üniversitesi’nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Üniversitemiz Yönetim Kurulu’nun 18 Mart 2025 tarih ve 61. toplantısında alınan 3 sayılı karar ile; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24.02.2025 tarih ve 2025/44681 soruşturma sayılı ve ekinde yer alan Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanlığı’nın 17.02.2025 tarih […]
  • 05
    Halk TV sunucusu Ece Üner adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı
    Sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilerek hakkında soruşturma başlatılan Halk TV Ana Haber Spikeri Ece Üner adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Yurt dışına çıkışı yasaklanan Üner, haftada bir gün karakolda imza verecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ece Üner hakkında “yargı organlarını alenen aşağılama” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla soruşturma başlattı. Üner, Halk TV binasına gelen polislerce […]