Seçimler ve Ortak Söyleme Sarılmak

13.06.2018 09:54

640 Kişi Okumuş

0 Yorum

Seçimler ve Ortak Söyleme Sarılmak

Ziya Türkyılmaz

Allah’ın adıyla

Her seçim döneminde karşılaştığımız sorunlardan biri hiç kuşkusuz dindar, mektebi ve inkılapçı kanaat önderlerinin ortaya koydukları farklı eğilimler, daha açık bir ifadeyle kendilerine ve temsil ettiklerini inandıkları veya sandıkları toplumun inançlarına ve yaşam tarzına her açıdan uzak partilere ve kişilere oy vermeye çağırmalarıdır.

Seçilecekler arasında mektebi temsil edecek parti ve kişilerin olmamasına rağmen halkı şu veya bu partiye oy vermeye yönlendirmenin çeşitli sebepleri vardır elbet; eksik de olsalar birileri tarafından temsil edilmek, rakip toplum karşısında zayıf konuma düşmemek, seçilenler aracılığıyla iktidarın nimetlerinden yararlanmak, inzivaya itilmek veya başkalaştırılmak korkusuyla güç odaklarına yaranmak vb tavır ve duruşlar.

Bu maslahatçı yöntemi eleştirenlere verilen ilk tepki, başka bir alternatifimiz mi var, sorusudur.

Kendi açılarından haksız da sayılmazlar.

Çünkü kendilerini topluma karşı sorumlu görmekte, temsil ettiklerini sandıkları toplumun siyasal alanda etkisiz olmasının olumsuz sonuçlarını maslahata aykırı görmekteler. Bunun için çoğu defa sonuç üzerinde etkili olmasalar da verdikleri zararın farkında olmadan seçimlere dolaylı da olsa müdahaleden kaçınmamaktadırlar.

Çünkü iktidar olsun muhalefet olsun güç odaklarından birine yaslanmadan bir takım olanaklardan (iş, kredi, destek, makam, rant vb) mahrum kalınacağına inanmaktalar.

Çünkü kendilerine yakın fert veya topluluğun bu olanaklardan yararlanmasını başarı, yoksun kalmalarını başarısızlık olarak görmekteler.

Ne kadar etkili olup olmadığı bir yana kanaat önderlerinin müdahalesi veya tavır alması olmazsa halk gerçekten seçimlere katılmıyacak mı? Kendi çıkarlarını takip etmiyecek mi? Kendi siyasal eğilimine yakın partiye oy vermekten vaz mı geçecek?

Yukarıdaki soruların cevabı kesinlikle “hayır” iken kanaat önderlerinin seçimler ve benzeri konulara müdahalesi ilkesizlik, bazı kutsal konumları değersizleştirme, yozlaştırma ve başarıyı yanlış zeminde aramak değil midir?

Çoğu defa iyi niyetle sürdürülen çıkarcılık ve kaygıdan kaynaklanan bu maslahatçılık acaba kitlenin inançları veya ilkeleriyle ne kadar uyuşuyor?

Mektebi önderler geçici, dar, güncel çıkarlarla uğraşmak yerine halkı gerçek, nihai ve tekamüle, olgunluğa kavuşturacak hedeflere yönlendirseler daha faydalı ve etkili olmazlar mı? Bu kutsal görevi hakkıyla yerine getirmenin gerçek başarı olduğuna ne zaman inanacağız?

Halkı şu veya bu parti veya kişiye yönlendirme sürecinde temel ilke ve hedefler konusunda farklı görüşlerin ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Siyasete, devlete, hükümetlere, genel ülke çıkarlarına, kurumların meşruiyetine vb konulara bakışta farklı görüşlerin olduğu inkar edilemez. Bu farklılıkları daha da derinleştirmek yerine nihai hedefe yönlendirici ve herkesi kapsayıcı öğretileri gündeme taşımak, etrafı aydınlatmak daha faydalı ve etkili olmaz mı?

Bu tez ortaya atıldığında karşılaşılacak sorular; Hangi nihai hedef? Hangi kapsayıcı öğreti? Nedir bu nihai ve kapsayıcı öğretinin ilkeleri ? Gerçek hayatta karşılığı var mıdır? Mevcut sistemler karşısında tutunma ve yol göstericilik derecesi ne kadardır?

Öyleyse ortak bir söylemin oluşturulması zarureti ortaya çıkmaktadır. Çerçevesi, sınırları, ilkeleri ilahi değerlerden esinlenmiş ve insanlığın ortak ve nihai hedefi doğrultusunda tanımlanmış bu ortak söylem ortaya konulur, halk buna göre eğitilirse artık ister seçimler ister başka siyasal-toplumsal konularda olsun inzivaya itilmekten korkmaya, halkı ona buna oy vermeye, yaslanmaya, yardım dilenmeye çağırmaya veya yönlendirmeye gerek kalmıyacaktır.

Bu öğreti hiç kuşkusuz “ İnkılap Söylemi”dir. Tüm bir insanlığın geleceğinde etkili olacaktır.

Öyleyse alimlerin, aydınların ve genel olarak insan toplumunu yönlendirmede etkili olabilecek herkesin ilk ve öncelikli görevi tüm insanlığın, özellikle de mustazaf halkların kurtuluşu ve herkes için adalet temelli bu ortak söylem konusunda halkı aydınlatmak, olgunlaşmalarına yardımcı olmaktır.

Gerçek başarının bu olduğuna inanıyor ve dostları sahte başarılardan kaçınmaya davet ediyoruz. Bu söyleme sarılmak toplumdan uzaklaşmak, ülke ve dünya meselelerine kayıtsız kalmak değil, tam aksine toplumun her kesimiyle daha derinden kucaklaşmak,kaynaşmak, ülkeyi ve insanlarını daha çok sevmek ve dünyadaki gelişmelerde daha etkili söz sahibi olmak demektir.

Bu ortak ve kapsamlı söylemin mahiyeti, içeriği, ana ilkeleri, çerçevesi konusunda gelecekte hep birlikte daha ayrıntılı yazacak ve konuşacağız inşallah.

İlgili Terimler :

YORUMLAR

İsminiz

 

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz