Yakup Karabağ: Bir Âlimden Fazlası- MUHAMMED BAKIR ES-SADR

Yakup Karabağ
yakupkarabag1965@gmail.com
Merhum Cemil Meriç Kırk Ambar adlı kitabının ikinci cildinde, Ali Şeriati için “göller bölgesinde bir ada” başlıklı yazısında, onu şöyle tanımlar: Vakayı Hayriye’den beri tek büyük İslam mütefekkiri çıkmadığından şikayet ederek; Şeriati’yi bu karanlıkta “dost ses” olarak niteler. Devamında da Şeriati için “İsrafil’in suruna benzeyen bu gür seste bir basü bedel mevt müjdesi taşır” der.
Benim edebi yeteneğim olmadığı için, merhum Meriç’in Şeriati için kullandığı bu nitelemeleri Şehid Muhammed Bakır Es Sadr için de, Meriç’ten ödünç alarak kullanmak istiyorum.
Kranolojik bir biyografi bilgisi vermek yerine, Şehid Mıhammed Bakır Es-Sadr’ın yazdıklarından ne anladığımı, onu nasıl gördüğümü anlatmak istiyorum.
15 yaşına kadar seküler eğitim almış ve sonra Necef’te medrese eğitimi ile yoluna devam etmiş, müçtehid seviyesine ulaşmış bir alim olan Es-Sadr aynı zamanda büyük bir entellektüel ve düşünürdür. Sadece geleneksel fıkıh ve tefsir sahasında değil, felsefe, ekonomi ve siyaset teorisi gibi disiplinlerde de derin etkiler bırakmış bir düşünürdür. 1935’te Irak’ın Kerbela şehrinde doğan Es-Sadr, 1980’de Saddam tarafından şehit edilene kadar, İslam düşüncesinin Batı modernitesi karşısında duruşunu şekillendiren entellektüel bir çığlık oldu.
Medrese eğitimi ile geleneksel İslam düşüncesinden beslenen Es-Sadr, çağdağ Batı değerlerini de tanıyan, araştıran ve modernite karşısında yolunu kaybeden gençlere sağlam bir fikri zemin sundu. 25 yaşına geldiğinde kendi ders halkalarını oluşturan Es-Sadr özellikle kelam ve felsefede adından söz ettirmeğe başladı. Bu özellik onu sadece bir müçtehid kılmakla kalmadı, entellektüel bir bilgelik de kazandırdı. Seküler matematik, fizik ve sosyal bilimler ile İslami disiplinleri harmanlayan Es-Sadr Batı felsefesini reddetmek yerine, onu eleştirel bir ayna olarak kullandı ve İslami düşünceyle karşılaştırmalı olarak gözler önüne serdi.
Batı dünyası ve çağdaş değerleri tanıma derinliği, Es-Sadr’ı diğer alimlerden ayırır. O, Karl Marx, John Locke ve David Hume gibi düşünürlerin eserlerini okudu ve onlara meydan okuyacak güncel İslami düşüncenin altyapısını oluşturdu. Örneğin; Batı felsefesinin materyalist temellerini eleştirirken, akılcı mantığın evrensel geçerliliğini savundu ve İslami bilgi felsefesini (epistemoloji) bu temellerle güçlendirdi [2]. Batı düşüncesine hakimiyeti, onun entellektüel profilini şekillendiren en çarpıcı özelliklerinden biridir.
Es-Sadr, Batı’nın bireycilik ve sekülerizm gibi değerlerini, İslam’ın adalet ve toplumsal odaklı paradigmalarıyla karşılaştırdı. Sokratik özellikli bu diyalog, onu pasif bir eleştirmen olmaktan çıkrıp, sentezci bir düşünür yaptı. İslami vahyi, güncel (çağdaş da denebilir) Batı rasyonalitesine dayanan terminolji ile açıklayarak “İslami erdem etiği” gibi kavramlarla cevap verdi [3]. Bu yaklaşım, onun eserlerinde belirgindir; örneğin, komünizmin materyalist kusurlarını irdelerken, Batı’nın kapitalist bireyciliğini de İslami adalet ile dengeler. Es-Sadr’ın Batı bilgisi, yüzeysel bir okuma değil, derin bir etkileşimdi. Bu da onu geleneksel bir alimin ötesinde kürsel bir düşünür kıldı.
ESERLERİ VE BAŞLICA ARGÜMANLARI:
Es-Sadr’ın düşüncesi, temel argümanlarında somutlaşır: Artık kutsalını kaybeden modern insanlık, Tanrı merkezli bir varlık olarak materyalist ideolojilerin yarattığı sosyal ve ekonomik krizlerden ancak İslami bir paradigma ile kurtulabilir. Doğadaki, ve kendinden başka çevresindeki her şeye “kullanılabilecek bir meta” olarak bakan insan, kendisi de dahil her şeyin kutsaldan kaynaklandığının bilincine varırsa ancak kurtulabilir. O, akıl ve vahyin uyumunu savunur; felsefede rasyonel mantığın sağlamlığını vurgular ve komünizmin “sapma”larını-örneğin sınıf mücadelesinin mutlaklaştırılmasını- eleştirir. Ekonomide, başarıyı adil dağıtım standardıyla ölçer, kapitalizmin sömürüsünü reddederek, İslami bir ekonomi modeli önerir. Mülkiyetin bireysel-toplumsal dengesi, zekat ve infak gibi mekanizmalarla dengelenen bir sistem önerir. Bu argümanlar, en önemli eserlerinden biri olan ve Türkçe’ye de çevrilen “İslam Ekonomi Doktrini” adındaki kitabında kristalleşir. Söz konusu bu eser İslam dünyasında derin etkiler bırakmış, İslami finansın temellerini atarak günümüz İslam bankacılığını etkilemiştir. Yine; Türkçe’ye “ Felsefemiz” adıyla çevrilen iki ciltilik eseri onun adeta felsefi bir manifestosudur. Bilgi teorisi ve ontolojiyi ele alır: Batı felsefesini İslami bir mantıkla yüzleştirerek akılcı düşüncenin meşruiyetini kanıtlar ve evrenin metafizik yapısını İslami tevhid ilkesiyle açıklar. Aristoteles’in metafizik ve mantık kurallarını tartışır, Platon’un anımsama teorisini ve ruh-beden ikiliğini ele alır. Decartes’in rasyonalizmini ve ruh-beden dualizmini inceler, Kant’ın rasyonalizm ile empirizmin sentezini (deneyimi şekillendiren kategoriler, kendinde şey ve bizdeki şey) eleştirir. Ayrıca Batı modern düşünürlerinden William James’in pragmatizmini ele alır. Diyalektik materyalizmi çok detaylı inceleyerek önemli eleştiriler yöneltir. Türkçeye çevrilen bir başka eseri olan “Kur’an Okulu”nda “sünetullah” kavramını, özellikle sosyoloji bağlamında, akılcı bir temelle açıklar. Es-Sadr’ın; “İslam ve İnsan Hakları Beyannemesi”, “İnsan ve Toplum Sorunu (Contemprory Man and the Social Problem) “ gibi eserlerinde modern bireyin ve toplumun sorunlarını İslami bir devrimcilikle çözer [4]. Es-Sadr’ın argümanları, soyut kalmaktan uzak; pratik çözümler sunar. Tarih felsefesinde İslami ilerlemeyi metedolojik bir çerçevede temellendirir.
Es-Sadr, modern zamanların İslami düşüncesinde bir dönüm noktasıdır. Batı etkisindeki entellektüelleri İslami bir araştırmaya doğru itti ve onlar üzerinde derin bir etki bıraktı. Onun etkisi, İslami Uyanış (Sahve) hareketinin yenilenmesinde görülür: Felsefi eserleri genç alimleri ve üniversite gençliğini etkiledi. Ekonomik teorileri İslami bankacılık ve sosyal adalet tartışmalarını şekillendirdi [5]. İslami Dava Partisi’nin ideolojik kurucusu olarak, Irak’ta Şii aktivizmini canlandırdı; fikirleri günümüz Irak siyasetinde hala etkilidir. Siyaset teorisinde bir tür “İslami Demokrasi”yi savunur: Halk egemenliği, Velayet-i Fakih ile dengelenir. Tanrı’nın sütünlüğü insanı özgür kılar [6].
Es-Sadr’ı sıradan bir alimden ayıran, onun düşünür kimliğidir. O fıkhı felsefeyle, tefsiri sosyolojiyle birleştirir. Geleneksel alimlerin aksine sorun odaklıdır; seküler-materyalist anlayışların dışında alternatif bir yol çizer. Devrimci İslami kimlik vurgusu onu bir filozof yapar: Batı’nın erdem etiğini İslami ahlakla sentezler, modern sorunlara akılcılığa dayanan dini bir yanıt verir. Günümüz insanı için Es-Sadr, iklim krizi, ekonomik eşitsizlik gibi sorunlara İslami bir etiketle cevap verir.Adil dağıtım sürüdürülebilirlik için bir modeldir. Es-Sadr, modern insana der ki: İslam, geçmişin değil, geleceğin anahtarıdır.
Ne mutlu bizlere ki merhum Muhammed Bakır Es-Sadr gibi alimler, düşünürler çıkaran bir geleneğin yabancısı değiliz.
Kaynaklar :
- Kırk Ambar-Cemil Meriç
- Felsefemiz- Muhammed Bakır Es-Sadr
- Almehdi.edu
- scribd.com
- İslam Ekonomi Doktrini- Muhammed Bakır Es-Sadr
- Kur’an Okulu- Muhammed Bakır Es-Sadr
-
Han Ayvaz Adıgüzel: Bir çift selamına güveniyorum!
-
Saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Tosun hayatını kaybetti
-
Mısır’daki zirvede ABD, Mısır, Katar ve Türkiye arasında imzalar atıldı
-
DSÖ: Her altı bakteriyel enfeksiyondan biri antibiyotiklere dirençli
-
Woody Allen’dan Diane Keaton’a veda: ‘Gülüşü her yeri aydınlatırdı’
-
Gazze’deki sağ rehineler ve çok sayıda tutuklu Filistinli serbest