Yazarımız Yine Fars Haber Ajansında
04.06.2017 17:33
399 Kişi Okumuş
0 Yorum

Yazarımız Cahit Kılıç, son makalelerinden biriyle, bir kez daha İran Fars Haber Ajansı’na konuk edilmiş…
İşte o yazı:
Fikir Adamlığının Haysiyeti!..
FHA- “Siyasetçiler, mütefekkirlerin fikirleri üzerinde tepinebilirler ama… Fikir adamları, kendi üzerlerinde tepinmelere müsaade etmemeliler…
Haberlerden öğreniyoruz ki; Yeni Şafak yazarı Akif Emre, ani bir kalp kriziyle vefat etmiş. Yüce Rabb’im, rahmet ve mağfiretiyle muamele eder inşallah.
Kendisini hiç tanımazdım, hiçbir yazısını okumamıştım. Meğer çok yönlü bir şahsiyetmiş. Niye takip etmedim diye hayıflandım doğrusu…
***
Merhum Akif Emre’nin attığı bir tweetteki şu sözleri, vefatının hemen ardından çok paylaşılır oldu:
“Herhangi bir düşünceyi eleştirmek, taraf olmak için her şeyden önce ‘fikir haysiyeti’ne sahip olmak gerek”…
***
Bende-i hakir, yıllardır, hemen her platformda şunları yazdım ve söyledim:
“Fikir adamlığının bir haysiyeti, fikrin de bir namusu olmalıdır…”
“Siyasetçiler, mütefekkirlerin fikirleri üzerinde tepinebilirler ama…
Fikir adamları, kendi üzerlerinde tepinmelere müsaade etmemeliler…
Açıkça söylersek ‘fikir haysiyetlerini’ satmamalılar…
Zira fikrin bir namusu vardır!”
***
Merhum Akif Emre’nin arkasından yazanlara bir nazar kılınız lütfen!
Fikir adamlıkları müphem birtakım yazar-çizer taifesi…
Fikrin kırıntısından dahi mahrum kalemlerini satışa çıkaranlar…
Ve kimi mütefekkirlerin fikirleri üstünde tepinerek siyasetçilere bile parmak ısırtanlar…
Akıllarınca münekkittirler…
Fikrimce tetikçi…
Bir düşünürün şu tespiti, tam da bunlara uymuyor mu?
“En hayret verici görüşlerden biri, bir insanın, bağımlı insanlardan bağımsız fikirler beklenmesini hayal etmesidir…”
***
Namık Kemal merhuma atfen söylenir:
“Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar…”
Doğrudur…
Amma velâkin, müsademeye giren taraflardan birini zindanlara doldurur veya imkânlarının önüne kale hisarları çekerseniz…
Diğer taraf, ancak Don Kişot gibi yel değirmenleriyle müsademeye girerler…
Tefekkürleri de Sanço Panço mesabesinde kalır…
***
Hazret-i Mevlânâ, başından beri neyi savunduğumuzu, fikir denince neyi kastettiğimizi şöyle özetliyor:
“Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki bir gerçeğe ulaşsın…”
***
Peyami Safa, daha çarpıcı bir tespitle aklımıza “fikrin namusunu ve değerini” çiviliyor:
“Artık anlamış olmalıyız ki dava, hürriyette değil fikirdedir. Fikri hürriyet doğurmaz, hürriyeti fikir doğurur…”
***
Oysa Namık Kemal merhum, şu beyitle hürriyeti başımıza taç yapıyor:
“Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten…”
***
Fikir dediysek; “nadanların dehân-ı kebirinden dökülen hezeyan” olsun demedik.
Hakikat süzgecinden süzülen dürr-ü yektalar ve bizzat hakikatin ta kendisi olsun.
Onu da Mehmet Akif merhum şu beyitle özetliyor:
“Budur cihânda benim en beğendiğim meslek;
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek…”
***
Efendim, mevzu derindir. Biz, Ziya Paşa merhumdan şahsî tasvirimizi de derc eyleyerek çıkalım bu işin içinden…
“İdrak-i meâlî bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez…”
YORUMLAR