Merz’in Türkiye ile ‘stratejik diyalog’ açılımının şifreleri

-Analiz - 2 Kasım 2025 11:00 A A

Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in Ankara ziyaretinde verdiği güçlü mesajlar, kamuoyunda büyük ilgi uyandırırken, farklı yorum ve tartışmaları da beraberinde getirdi.

Merz’in stratejik diyalog ve savunma alanında işbirliği açılımları, Türkiye’nin AB süreci hakkında yaptığı açıklamalar, Türk medyasında geleceğe ilişkin büyük beklentiler doğurdu. Berlin’de ise gelişmeler daha temkinli bir şekilde yorumlanıyor.

BBC Türkçe’nin konuştuğu Alman hükümet kaynakları ve diplomatlar, Merz’in ziyaretinde öne çıkan başlıkları şu şekilde değerlendiriyor:

Merz’in verdiği iki sembolik mesaj

Mayıs ayında başbakanlığı devralan Friedrich Merz, ilk dış ziyaretlerini Paris ve Brüksel’e yapmıştı. Merz, ABD’nin ardından Avrupa dışındaki ilk ziyaretini ise Türkiye’ye yaparak sembolik bir mesaj vermiş oldu.

Hükümet kaynakları bu tercihin, Türkiye’nin Almanya ve Avrupa için taşıdığı stratejik önemin bir göstergesi olduğunu kaydediyor.

Merz’in, Anıtkabir Özel Defteri’ne yazdığı mesajın da sembolik önemine vurgu yapılıyor.

Cumhuriyet Bayramı’nın kutlandığı 29 Ekim’de Ankara’ya uçan Merz, bir gün sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi öncesinde Anıtkabir’i ziyaret etti ve Anıtkabir Özel Defteri’ne şu satırları yazdı:

“Mustafa Kemal Atatürk 102 yıl önce Türkiye Cumhuriyetini kurarak yeni bir çağı başlattı.

“Devlet adamı ve vizyon sahibi bir kişi olarak ülkesini Avrupa’nın idealleriyle bütünleştirdi ve çağdaşlık yolunda ilerletti.

“Onun fikirleri günümüzde Almanya Federal Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki derin dostlukta halen etkisini sürdürüyor.”

‘Stratejik diyalog’ açılımı

Başbakan Merz’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile basın toplantısında dile getirdiği stratejik diyalog açılımı, gelecekte inşa edilmesi hedeflenen stratejik ortaklığa dönük bir “niyet beyanı” olarak değerlendiriliyor.

Bunda, yüzünü yeniden Batı’ya dönen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tutumunu sürdürüp sürdürmeyeceğinin belirleyici olacağı dile getiriliyor.

Merz konuşmasında, bugün dünyanın, büyük güçlerin mücadelesine sahne olan yeni bir jeopolitik döneme girdiğini, bu nedenle Avrupa’nın ve Almanya’nın da, “stratejik ortaklıklarını” genişletmek durumunda olduklarını vurguladı.

Merz, Türkiye ile de iyi ilişkilerin ve ortaklığın derinleştirilmesinin, bu yeni dönemin gereği olduğunu, ilişkilerde muazzam bir potansiyelin bulunduğunu, bunu değerlendirmek istediklerini anlattı.

Merz ve Erdoğan el sıkışıyor

Alman diplomatik kaynaklar, stratejik diyalog açılımının ilk adımlarının aslında Angela Merkel’in başbakanlığı döneminde atılmaya başlandığını, hatta Ocak 2016’da ilk Almanya-Türkiye Hükümetler Arası Stratejik İstişareler Toplantısı’nın düzenlendiğini, daha sonraki yıllarda gerginliklere rağmen Olaf Scholz döneminde de çabaların sürdüğünü dile getiriyorlar.

Bu çizgiyi devam ettiren Friedrich Merz’in ilişkileri bir üst düzeye taşımayı hedeflediği, ancak gidişatın Türkiye’nin atacağı adımlara göre şekilleneceği kaydediliyor.

İnişli çıkışlı ilişkiler sonrası yumuşama dönemi

15 Temmuz darbe girişimi ve 2017’deki Anayasa değişikliği referandumu ile Türkiye demokrasisinde gerileme yaşandığına ilişkin eleştiriler, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinin donmasına yol açmıştı.

Almanya-Türkiye ilişkileri bu yıllarda gerginliklere sahne olsa da, hiç bir zaman kopmadı. İkili ilişkiler, mülteci akınlarının önlenmesi gibi alanlarda, karşılıklı çıkar konularında al-ver süreçlerinin öne çıktığı, diplomatların “transaksiyonel ilişkiler” olarak adlandırdığı yaklaşımla ilerledi.

2020-2021 yıllarında Doğu Akdeniz’de yaşanan kriz, Ankara’nın askeri güç kullanımına dayanan dış politika hamleleri, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirirken, ABD ve AB’nin Ankara’yı hedef alan yaptırım hamleleri, Merkel hükümetinin Ankara ile Atina arasında yürüttüğü arabuluculuk, tansiyonun düşmesini beraberinde getirdi.

Bunu izleyen süreçte Ankara, pek çok alanda beklentilere yanıt veren adımları attı. Yunanistan ile gerilimin düşürülmesi, Kıbrıs konusunda çözüm müzakerelerine fırsat verilmesi, Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarına son verilmesi bunlardan bazıları.

Ankara’nın bu adımları, Almanya’nın Türkiye’ye silah satışlarında uyguladığı, “örtülü ambargo” olarak nitelendirilen kısıtlamaların Scholz’un başbakanlığı döneminde esnetilmeye başlanmasını beraberinde getirdi. Bunda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla Avrupa’nın artan tehdit algılaması da etkili oldu.

Hatta Scholz, 2024 yılının Ekim ayında, Türkiye’ye Eurofighter satışı için müzakerelere başlanmasına yeşil ışık yaktı.

Merz’in iki kritik beklentisi

Son dönemde Türkiye’nin Almanya için önem taşıyan iki alanda adım atmaya başlamış olması da, Merz’in stratejik diyalog açılımını gündeme taşımasını kolaylaştırdı.

Bunların birincisi, AKP hükümetinin Almanya’da sığınma başvuruları reddedilen çok sayıda Türk vatandaşının, daha hızlı bir şekilde Türkiye’ye sınır dışı edilmelerini kabul etmiş olması.

Merz, Ankara ziyareti sırasında Mayıs ayından bu yana, 2024 yılının toplamından daha fazla Türk vatandaşını Türkiye’ye sınır dışı edebildiklerini açıklarken, “Bunu daha da artırmak istiyoruz” diyerek Erdoğan ile bu konuda mutabık olduklarını açıkladı.

Türkler oy kullanılan bir binanın önünde yürüyor.
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Almanya’da oy veren Türkler. Almanya, Avrupa’da en büyük Türkiye kökenli nüfusa sahip ülke (31 Temmuz 2014)

İkincisi de Almanya için büyük önem taşıyan İsrail konusunda yaşanan gelişmeler oldu. Erdoğan’ın, ABD Başkanı Donald Trump’ın Hamas’ın Gazze’den tasfiyesini öngören planını kabul etmesi, Berlin’de memnuniyet yarattı.

Alman diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin Hamas üzerinde etkisini kullanmasının, rehinelerin bırakılması, ateşkesin sağlanması konusunda kritik önemde olduğunu vurguluyorlar; Hamas’ın silahsızlandırılması için de Ankara’nın baskıyı sürdürmesi beklentilerini ifade ediyorlar.

Başbakan Merz de, Ankara’da bu beklentiyi, “Türkiye’nin, Hamas’ın anlaşmanın ikinci aşaması konusunda ikna edilmesi için elindeki tüm imkanları kullanmasını umut ediyoruz” sözleriyle dile getirdi.

Gözler yapılacak müzakerelerde

Merz’in başlatılacağını duyurduğu stratejik diyaloğun gerçekten de bir stratejik ortaklık zemininin inşasını sağlayıp sağlamayacağını, bunun çerçevesinin nasıl çizileceğini, müzakereler gösterecek.

Merz ve Erdoğan, dışişleri bakanları Hakan Fidan ile Johann Wadephul’u, Almanya-Türkiye Stratejik Diyalog İstişarelerini canlandırmakla görevlendirdi.

İlk etapta hedef, güvenlik politikalarında daha yakın diyalog ve işbirliğinin tesisi.

Almanya, artan Rusya tehdidi ve küresel belirsizlikler nedeniyle, Avrupa ülkeleri arasında savunma alanında işbirliğini derinleştirmeyi hedefliyor. Başbakan Merz, özellikle İngiltere ve Türkiye gibi, AB üyesi olmayan NATO müttefiklerinin de, Avrupa’nın yeni savunma mimarisinde yer almaları gerektiğini savunuyor.

Merz ayrıca, savunma sanayisi alanında Avrupalı ve Türk şirketler arasında işbirliğini güçlendirmek istiyor.

Ancak Friedrich Merz, Ankara’da yaptığı açıklamalarda, savunma alanında işbirliğini güçlendirmek istediklerini dile getirmekle birlikte, Eurofighterların Türkiye’ye satışında olduğu gibi, ortak savunmayı güçlendirme hedefinin gözetildiğine vurgu yaptı.

Eurofighterların Türkiye’ye satışına “tüm NATO müttefiklerinin güvenliğini güçlendirmek için onay verdiklerini” vurgulayan Merz, Ankara’dan bu konuda nasıl bir taahhüt aldıklarına değinmemekle birlikte şu ifadeleri kaydetti:

“Alman hükümeti, Almanya’nın gerekli onayının ardından Türkiye’nin 20 Eurofighter satın alma kararını açıkça memnuniyetle karşılamaktadır. Ortak anlayışımız şudur: Bu uçaklar İttifak’ın ortak güvenliğine hizmet ediyor ve tüm NATO müttefiklerinin korunmasını ve güvenliğini arttırıyor.”

Alman diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin sadece NATO’nun en güçlü ordularından birine sahip olması nedeniyle değil, aynı zamanda, NATO’nun nükleer savunma stratejisindeki rolü nedeniyle de önem taşıdığını kaydediyorlar.

Rusya ile ABD arasında son günlerde nükleer gerilim tırmandı. Avrupa ülkeleri, Rusya’nın nükleer tehditlerinin arttığı bir dönemde kapalı kapılar ardından olası gelişmelere karşı caydırıcılıklarını arttıracak yeni önlemleri ele alıyorlar.

NATO’nun nükleer savunma stratejisi kapsamında, ABD’nin nükleer silahları Almanya’nın da aralarında bulunduğu birkaç Avrupa ülkesinde konuşlu bulunuyor.

Türkiye’nin de bu ülkelerden biri olduğu düşünülüyor.

Merz ‘Türkiye’yi AB’de görmek istiyoruz’ dedi mi?

Hristiyan Demokrat Başbakan Merz, Türkiye ziyareti sırasında, AB-Türkiye ilişkilerini geliştirmek istediklerini söylemekle birlikte, “tam üyelik” konusunda net mesajlar vermekten kaçındı, ihtiyatlı ifadeler kullanmayı tercih etti.

Merz’in bu açıklamaları, Türkçe çevirideki anlam kayması nedeniyle basına “Türkiye’yi AB’de görmek istiyoruz” şeklinde aksetti.

Oysa Merz, AB ile Türkiye arasında stratejik diyaloğu yeniden başlatmak istediklerini kaydetmekle birlikte, bunun için Kopenhag kriterlerine uyumun şart olduğunu, Türkiye’de ise hukuk devleti ve demokrasi anlayışı ile uyuşmayan kararlar alındığını söyledi.

“Şahsen ben ve federal hükümetimiz, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin sıkı bir şekilde yanında görüyor” diyen Merz’in ifadeleri, son dönemde Brüksel’den yapılan, Türkiye’den aday ülke değil, AB’nin komşusu olarak söz eden açıklamaları anımsattı.

Alman hükümet kaynakları, Türkiye’nin AB sürecinin canlanmasının, demokrasi ve insan hakları alanında ilerlemeye bağlı olacağının altını çiziyorlar.

Friedrich Merz, Almanya’daki seçimlerden önce, Türkiye ile AB arasında, tam üyelik dışında başka yakın ilişki modellerinin de olabileceğini, stratejik açıdan önemli bir konumdaki Türkiye ile farklı seçeneklerin değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti.

Kaynak: BBC Türkçe

-Analiz - 11:00 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.