Cahit Kılıç: İnsanlığın ortak vicdanını inşa etmek…

-Genel - 4 Kasım 2025 22:43 A A

Cahit Kılıç

Cahitkilic54@gmail.com

YAZI ARŞİVİ

Sık sık rastlıyorum hem yazar çizer dostlar hem de sade insanlar TRT’den çok şikâyet ediyorlar.
Tamamen iktidarın borazanı olmuş diye yakınıyorlar.
Bu, yeni bir şey değil. TRT, her yeni gelen iktidarın borazanı olmuştur.
Fakat bu iktidar döneminde, tamamen işin suyunu çıkarmış deniliyor.
Doğrudur…
Bu iktidar döneminde neyin suyu çıkmadı ki?
Millet parasıyla alınan havuz medyası…
İhaleler alan patronların yandaş medyası…
Millet parasıyla beslenen satılmış kalemler…
Köşelere veya ekranlara oturtulan cahil borazanlar…
Yine millet parasıyla sosyal medyaya ikame edilen troll ordusu…
Yıllardır hep böyle zaten…
***
İşin suyu çıkmış tespiti çok hafif kalıyor!
Neyin suyu çıkmadı ki?
Ekonomi zıvanadan çıkmadı mı ki?
Hukuk, lastik patlatıp jant üstüne yürümüyor mu ki?
Tuz koktu, tuz…
***
Bizim Kars’ta kimi yoldan çıkmışlar için “Baş gönünü tuzlayayım da kokmasın!” diyorlar…
Tuz da kokmuş, nerede kalmış baş gönü!
***
Burada bir parantez açayım.
Bizim evde televizyonun fişi yıllardır çekilmiş vaziyettedir.
Ne TRT’yi izliyorum ne de hiçbir özel kanalı…
Yandaşından özgür kanallara kadar…
Evin hanımı da, dizilerini falan bilgisayarından izliyor.
Benim de haber kaynaklarım tamamen internettendir.
Çok gerek duysam, bir-iki özgür televizyon kanalını da YouTube’dan izliyorum.
Dolayısıyla;
Ne Şam’ın şekeri, ne de Arab’ın yüzü…
Ne kulağımı tırmalıyorlar, ne de midemi bulandırıyorlar…
Kapattım parantezi…
***
Adı lâzım değil, bir İstanbul bitirimi köşe yazarı vardı.
Hem espri anlayışı hem de edebî dili çok iyiydi…
Paraya tamah etti, entelektüel kişiliğini çöpe atarak yalaka oldu…
Yakın zamanda da “yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur!”

“Biz köşeci esnafı” onun sözüydü… Oradan geldi aklıma…
***
Evet, biz köşeci esnafı, kaptığımız köşelerde adeta hikâye yazar gibi tekdüze makaleler yazıyoruz…
Çok azımız bu rutinden sıyrılmıştır…
İçinde azıcık mizah, bir tutam alegori, bir çay kaşığı da ironi içeren yazıları ara ki bulasın…
Olmaz mı ki, araya iki kelimelik de olsa bir metafor sıkıştırsak…
***
Velev ki cahiliz…
Bu saydıklarımın hiçbirinden haberimiz yok!
O vakit ne diye köşe yazıyoruz ki!
Cennetmekân anacığım, “Ben bu hususu bilmiyorum” diyen birine; Azerbaycan Türkçesiyle ve Azerbaycan kadının bilgeliğiyle: “Get toyda nanay çağır!” diyordu…
***
Ünlü Fransız düşünür Jean-Paul Sartre, hem çok bilip hem de bencileyin hiçbir şey bilmeyenler için söylemiş olsa gerek:
“İnsan, kendini yaratmakla yükümlü bir hiçliktir.”
Ya kendini törpüleyip adam gibi yazacaksın, ya da bir hiçlik olmaktan kurtulamayacaksın!

Ayrıca:
Başka düşünürlerin aşağıdaki özlü sözlerinden de kendine pay çıkarmaya bakacaksın!

Emile Zola:
“İnsan tutkularının kurbanıdır.”
Yazmak da bir tutku değil mi? Başarabilene aşk olsun!

André Gide:
“İnsan, kendi labirentinde yürüyen bir gezgindir.” diyor.
Eh, ben de hayatı baştan sona bir labirente benzetiyorum…
Yetmiş bir yaşındayım, hâlâ o labirentten çıkamadım…

Bu bahse noktayı Cemil Meriç ustad ile koyalım:
“İnsan zekâsı, iz bırakmadan silinmeyi zor kabul eder.”
***
Gelelim kendime…
Çok sevdiğim, bilgi birikimi çok yüksek düzeydeki bir yakınım dedi ki:
“Neden bu kadar kendini yoruyorsun? Aynı zamanda bu zorlu dönemde riske giriyorsun. Hasta hâlinle başına dert mi açmak istiyorsun?”

El cevap:

İnsan onuru evrenseldir, sınır tanımaz. Doğu’da da Batı’da da, inançlı ya da inançsız, her birey eşit haklara lâyıktır.
Yazdıklarım, konuştuklarım sadece bir dert anlatısı değil; aynı zamanda bir çağrıdır.
Bir insan hakları manzumesidir…
Adaletin sesi olmak, susanların dili olmak, insanlığın vicdanına dokunmak için çırpınıyorum…
Hiçbir maddi gelirim veya beklentim yoktur!
Ve de hiçbir gücüm yok ama hakikat, ancak cesaretle savunulduğunda anlam kazanır.

Bu çağda, hakikatin sesi olmak kolay değil. Ama susmak, daha da zordur.

İnsan hakları, yalnızca hukuk metinlerinde değil; bir çocuğun gözyaşında, bir annenin sessiz duasındadır. Tıpkı bombalar altında gözyaşı döken Gazzeli çocuklar gibi, tıpkı Gazzeli anneler gibi…

Şark’ın hikmetiyle Batı’nın adalet arayışını birleştirmek, insanlığın ortak vicdanını inşa etmektir.
Yazdıklarım, konuştuklarım, bir bilgi aktarımı değil; bir vicdan seferberliğidir.
Çünkü insan hakları, yalnızca bireyin değil, toplumun da ruhunu korur.
Ve ben, bu ruhun nöbetindeyim.
Adaletin yankısı olmak, susturulanların sesi olmak, insanlığın ortak hikâyesine bir cümle daha eklemek için çırpınıyorum…

Bir cümle olmasa dahi, en azından bir kelime bile benim ruhumu okşar!

 

-Genel - 22:43 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.