Cahit Kılıç: İktidarın hikâyesi bitti, umut bir fotoğraf karesinde…

-Genel - 9 Ekim 2025 00:00 A A

Cahit Kılıç

Cahitkilic54@gmail.com

YAZI ARŞİVİ

Ne Gabar dağında petrol ne Karadeniz’de doğalgaz, ne yerli ve milli KAAN uçağı… Veya benzeri argümanlarla yapılan algı siyaseti tükendi…

Ekonomi çökmüş, emekli zorda, asgari ücretli emekçi zorda, vergiler arşa dayandı, esnaf kepenk kapatıyor!
Açlık sınırı 30 bin TL, yoksulluk sınırı 90 bin TL’ye  dayandı…
Enflasyon bir türlü düşmüyor!
Yabancı yatırımcı gelmiyor!
Artık hiç kimsenin hukukî güvencesi yok!
Mülkiyet hakkı korunamıyor!
***
Hâl böyle olunca; insanların bu iktidara inanmadığı içindir ki, onlar da çok zordalar!
Çünkü kara propaganda da artık tesirini yitirmiş durumda…

Üstelik gündem belirleme, medyayı, özellikle muhalif medya ve sosyal medya platformlarını kendi inisiyatiflerinde tutma gücünü de yitirdiler. Millet parasıyla beslenen yandaş medyadaki gazeteci libası giydirilen troll ordusu da bir halta yaramıyor…

Artık gündemi Özgür Özel belirliyor! Hem de on binlerin, yüz binlerin, ekran başındaki milyonların huzurunda…
Çökertmek üzere oldukları demokrasiyi, Özgür Özel ve kurmayları ayakta tutuyorlar!

İlaveten Meşruiyet tartışması da iyice sıkıntıya düşürdü bunları.

O yüzden Meşruiyeti bir fotoğraf karesiyle ispat edebileceklerini düşünecek kadar olayı basite indirgediler.

Bilinçli bir birey, bilinçli bir toplum, böyle basitliklere kanmaz. Belki de, en azından yandaşa mesaj vermek, bakın hâlâ ayaktayız demek istiyorlar!
***
Buyurun gelin, bu fotoğraf karesine bir de felsefî açıdan bakalım!
***

Görüntünün İktidarı: Siyasetin Fotoğraf Karesine Sıkışması Üzerine:

Bir fotoğraf karesi üzerinden siyaseti dizayn etmeye kalkmak, yalnızca estetik bir tercihin değil, aynı zamanda bir zihinsel tükenmişliğin, bir temsil krizinin tezahürüdür. Görüntü, hakikatin yerine geçmeye başladığında; siyaset, düşüncenin değil, imajın alanına hapsolur. Bu, modern zamanların en büyük yanılsamalarından biridir: Görünür olanın doğru olduğu sanrısı. Bir tür halüsinasyon!
***
Siyaset, özünde bir fikirler çatışmasıdır. Bir toplumun yönünü tayin eden etik, ekonomik ve kültürel tercihler bütünüdür.

Ancak, günümüzde bu derinlik, bir kareye indirgeniyor. Bir liderin gülümsemesi, bir yürüyüş anı, bir el sıkışma ritüeli…

Mazrufa bakmadan zarfa hayranlık duyma basitliği…

Ancak, bunlar, içeriği değil, algıyı yönetiyor. Ve algı yönetimi, hakikatin yerini aldığında, siyaset artık bir gösteriye dönüşür.

Bu gösteri çağında, siyasetçinin duruşu değil, durduğu yer; söyledikleri değil, nasıl göründüğü önem kazanıyor.

Fotoğraf karesi, bir tür “siyasi simülatöre” dönüşüyor.

Jean Baudrillard’ın deyimiyle, “Gerçeğin yerini alan bir temsil”…
Artık neyin gerçek, neyin kurgu olduğunu ayırt etmek zorlaşıyor. Ve bu karmaşa, halkın karar verme mekanizmalarını da bulanıklaştırıyor.

Hangi halkın?
Elbette ki bilinçli halkın. Öngörü sahibi toplumların. Yoksa kayıtsız şartsız teslim bayrağı çekmiş müridin değil…
***
Peki bu bir acziyetin tezahürü müdür?

Elbette…

Çünkü fikir üretme kapasitesi azaldıkça, temsilin biçimi ön plana çıkar.
Tükenmişlik, düşünsel derinliğin yerini görsel stratejiye bırakır. Siyasetçinin söyleyecek sözü kalmadığında, bir kareye sığınır. O kare, bir duruşu değil, ancak bir boşluğu örter.
Ki, o boşluğu yaratan bizatihi kendisidir…
***
Daha da derin düşünürsek, bu durum siyasetin ucuzlamasıdır. Çünkü artık siyaset, bir fikirler arenası değil, bir PR kampanyasıdır. İçerik değil, ambalaj konuşur. Ve ambalajın dili, hakikatin dilinden daha yüksek sesle çıkar.

Bu bağlamda, fotoğraf karesi üzerinden siyaset dizayn etmek, hem bir entelektüel gerilemenin hem de bir toplumsal yanılsamanın göstergesidir.

Görüntüye değil, düşünceye yatırım yapmadıkça; temsilin değil, hakikatin peşine düşmedikçe, siyaset yalnızca bir sahne olur ve bizler de o sahnenin seyircileri.
***
Tiyatro sahnesindeki oyuncular, yazılı senaryoyu oynarlar. Adı üstünde “oyun”…
Oysa siyaset bir oyun değil. Bir milletin, bir ülkenin kaderini tayin etme kurumudur…
Fotoğraf karesinden medet umma noktasına geldiğimize göre; bir tür oyun oynuyoruz demektir…
Oyunlar, bir ülkeyi batırır.
Ki, battık zaten!

-Genel - 00:00 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.