Han Ayvaz Adıgüzel: Sözün Hası…

-Genel - 7 Ekim 2025 00:01 A A

Han Ayvaz Adıgüzel

hanayvazadiguzel@gmail.com

YAZI ARŞİVİ

Meşhur Filozof Walter’ın şöyle bir sözü var: “Ey dost senin fikirlerini sevmiyorum ama emperyalizme karşı verdiğin mücadelede seninle omuz omuzayım!” İşte sana sözün hası!

Din kültürü öğretmenime dedim “Hoca Hanım, İslam’ın altıncı şartı nedir?” Dedi ki: Hocam, İslam’ın şartı altı değil beştir! Dedim “altıncı şartı antiemperyalist olmaktır!” Yüzünde ki asaleti görmeliydiniz. O asalet güzelliğine karıştı, sel oldu aktı. Sanki Nesimi canlanmıştı: “Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam!” Sizleri tenin edeyim öyle olmuştu. İki cihanın üstündeydi. Kendisinin Erbakan’ın yanında yetiştiğini o zaman söyledi.

Tepeden tırnağa antiemperyalisti. Bana teşekkür etti. Şimdi onun ve benim katımda İslam’ın şartı beş değil altıdır.

İnsan kendini belirler, bu, insanın hangi cephesidir? Direniş cephesi! 

Bu cephe yer yüzünde bütün kahredici güçleri reddeder. Bu bir nitelik yaratmadır! Bu niteliği kırmak için kahredici güçler o kişinin beynini işgal etmek isterler, onu mevcut güçleriyle korkutmak isterler.

Direnişi olmayan insanlar, kendi ülkelerine kaybolur. O kişiler cellatlara kahrolsun bile diyemezler. Birileri deyince de şaşkın şaşkın bakarlar. Kendi ülkesinde kaybolanlara öfke duyuyorum!

Acaba bir insan nasıl derinleşir?

Derinleşmeyen birey yoktur ama sonraları yakınma başlar. Ben nasıl ütüldüm diye. Güç odaklarının elinde bütün karakterler tehlikededir. Kişi kendini kurtarmak istiyorsa, yazıp çizdiklerinden sorumlu olmalı. Eğer yüksek bir ahlaka yönelmişse, yapmadıklarından da sorumlu olmalı. Konuyu açmak istiyorum:

Kişinin önce kendisi var, yani özü var sonra varlığı! Öz varlıktan önce gelir. Mesela bir ev yapmak istiyorsun. Demek ki yapacağın malzemeler var ki ev yapmak istiyorsun. Ev yapılınca, işte bu ev varlık olur. Görüldüğü gibi, evin varlığı sonradan oldu. Eğer öz, yani evin malzemeleri çürükse, o evde çürüktür. O halde öz üzerinde etüt yap. 

De ki, bir özün vasfı nasıl olmalı? Acaba ben vasıf kaybına neden uğradım? Benim dinim bana bir vasıf kazandırıyor mu? Eğer kazandırıyorsa, bu dinin olduğu ülkeler neden işgal altında, bu ülkelerde neden direniş yok?

El kaide gibi çeteler bazen direniş yapıyor, peki bunlar neden ABD gibi emperyalist ülkelerin bayrağı altındadır? Bu dinde neden tarikatlar, cemaatler var? Neden bu tarikat ve cemaat kurumlarında küçük çocuklara tecavüz ediliyor, kız erkek ayırt edilmeden! Ve bunlara neden yetkin bir cevap verilmiyor. Peki, öyleyse neden ben bu dini terk etmiyorum?

 Acaba babamın mezhebi bana bir vasıf kazandırıyor mu? Beni mezhebim dünyanın her yerinde ABD’ye ve Siyonizm’e evet diyor ve onların kölesi oluyor, daha ilerisi köpeği oluyor? Peki ben babamın mezhebinde neden hala duruyorum?

Bu soruları sorduktan sonra hala sabit kademsen; senin o çürük varoluşun bile tehlikededir. Kişi kendini kavradığı ölçüde kişidir.

Konumuzla ilgili bir anekdotu yazmak istiyorum:

Emperyalistler tarafından hapishaneye tıkılan bir devrimci, kendini ziyarete gelen arkadaşına şöyle demiş. “Waldo, sen hala neden burada değilsin? Yani seni neden hapishaneye tıkmıyorlar, öyleyse sende bir puştluk var!” 

Yanlış inanç mantığı yakıcı bir ateştir. Bu inanç şekillenmiş pasivize edilmiş bir inançtır. Böyle bir inanç kişiye bilinçli bir ikiyüzlülük öğretir. Böyle bir inanç insanı etkin kişi yapmaz.

Direnişi kınayanlar herkesin gözünde rezildirler; çünkü direniş Allah’ın çekilmiş kılıcıdır.

 

-Genel - 00:01 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.