Cahit Kılıç: Satarım – Sattırmam – Sattım…
Cahit Kılıç
Cahitkilic54@gmail.com
12 Eylül darbesi, Türkiye’de birçok şey için dönüm noktası oldu!
1983 seçimleri öncesinde, izinle kurulan Anavatan Partisi ve Halkçı Parti başkanları; Turgut Özal ve Necdet Calp, tek kanal olan TRT televizyonunda açık oturuma çıkarak tartıştılar!
Turgut Özal, “köprüleri de satarım” deyince, Necdet Calp “Sattırmam” diye haykırıyordu…
***
O tarihlerde sadece yazılı basın var! Bu tartışma yazılı basında büyük yankı uyandırdı…
Birtakım kalemşörler, bu tartışmadan ilham alarak; “kalemimi kırarım ama satmam” diye güce direnirken…
Diğer tarafta sinekten yağ çıkaran kalemşörler ise; “bu memlekette köprüler bile satılacaksa, ben kalemimi haydi haydi satarım” dediler ve sattılar…
***
Nice nice anlı şanlı solcular, sağcılar, liberallerden en tutucu dincilere kadar, gücün safında yer tuttular ve kalemlerini sattılar.
Bugün “yandaş” dediğimiz kavram, aslında adı konmasa da o tarihlerde başlamış oldu!
O günlerde bu tiplere “yağdanlık” deniyordu.
Bir de Semra Hanımın papatyaları vardı. Papatyaların kocaları, daha sonra bankaları hortumladılar…
***
“Pazarda limon satarım ama kalemimi satmam” diyen namuslu kalem erbabı ise, gerçekleri yazmaya devam ettiler. Çünkü gazete patronları, henüz güce teslim bayrağı çekmemişti. Medyaya ve patronun mülkiyetine el koyma gibi alışkanlık yoktu henüz…
En fazla mahkemelere başvurulur ve yazarlar hakkında dava açılırdı. Hakimler de baskı altında değillerdi. Kararlar, çoğunlukla gazeteciler lehine sonuçlanırdı. Çünkü ifade özgürlüğü vardı.
***
Sık sık “Artık eski Türkiye yok, yeni Türkiye var” safsatası dillendirilince aklıma bunlar geliyor ve midem bulanıyor!
Asıl daha çok mide bulandırıcı husus, bugün geldiğimiz noktada sadece kalemini değil; namusunu, vicdanını, haysiyetini, şerefini elden güce teslim edenler var!
İşte onun içindir ki “Bir devr-i şeamet”te yaşıyoruz.
Ölüm örtsün ayıbımızı…
***
Oysa…
Eski Türkiye’de hâyâ vardı…
Utanma vardı…
Sıkılma vardı…
Toplumun geleneklerine, göreneklerine, yüzyıllara dayalı teamüllerine saygı vardı…
Arsızından, hırsızından, namussuzundan katiline kadar, toplum önüne çıkarıldığında utanır, başını öne eğer ve özür dilerdi…
***
Sonra devir değişti…
Baktılar ki, bu utanma meselesi bunları sıkıntıya sokuyor, toplum baskısı karşısında psikolojileri bozuluyor!
Bir çare bulmak lâzımdı.
Ve bir kuytu sokaktaki gayrimeşru bir binayı keşfettiler…
Özel bir hastaneydi, hemen karşısında kuyruk oldular…
Önemli bir meblağa rağmen, ameliyat masasına yatmaya başladılar…
Usta ve tecrübeli cerrah, bunların en kılcalından başlayarak bütün ar damarlarını almayı başardı…
***
Artık utanma, sıkılma ve hâyâ gibi bir dertleri kalmadı…
Siz istediğiniz kadar vurun, istediğiniz kadar suratlarına tükürün…
O surat, artık camış derisinden de kalın. Saban süren çiftçi çarığı gibi…
***
Uzun yazmaya pek takatim yok!
Onun için gelelim yazının tahallüsüne…
Peki…
Kimim ben?
Kalemini satmayanlar kulübesindeki namus bekçisi miyim?
Kendimden sorumlu olarak söyleyeyim ki, bir günde 16 ayrı ilaçla zar zor yaşamını sürdürmeye çalışan bir aciz kulum.
Buna rağmen yine de en azından kendi vicdan borcumu ödemek için çırpınıyor, ülkenin düşürüldüğü bu bataklıktan çıkarılması için adeta yalvarıyorum.
Yalvarıyorum da ne olacak, kime anlatacağım bunu…
Hani şair diyor ya:
“Cihan-ara cihan içindedir arayı bilmezler!
Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler!”
Toplum olarak getirildiğimiz nokta bu değil mi?
***
Bir başka şairin dediği gibi, insan çeşit çeşit yer damar damar.
Kimi mal mülk derdinde, hanlar, hamamlar, katlar, yatlar, şirketler, holdingler…
Bir türlü gözleri doymadığı için, üstelik o gözlerini bir de beytülmala dikiyorlar. Devletin kasasını soyuyorlar.
Rüşvet, irtikap, hırsızlık gırla…
***
Hepsi tamam da, bütün bunları nereye götüreceksin?
Ölüm var Hafız!
Sana da üç arsın bez, bana da…
Şah ü gedâ yan yana…
Sana de üç metrekare toprak bana da…
Eğer inancın varsa; Mahkeme-i Kübra da var!
Ben, orada iyi kötü sıyırırım da…
Senin işin zor, çünkü ucunda kul hakkı var!
-
Özgür Özel: Hüseyin Gün itirafçı olmuş ‘Ben İngiliz ajanıyım’ demiş
-
Trump’tan, Katar’da ‘Gazze’ mesajı: ‘Gerçek bir barışa ulaştık’
-
Trump’ın himayesinde Tayland ve Kamboçya arasında ‘tarihi’ barış anlaşması
-
İrlanda cumhurbaşkanlığı seçimlerini sol aday Catherine Connolly kazandı
-
İmamoğlu’nun ifadesi öncesi CHP Çağlayan’da miting düzenledi
-
Zeynep Altıok Akatlı: Hayatımız Güzeldir: Aydın olmak, aydın kalmak
YORUM BIRAK
YORUMLAR
-
Dashqin Aghalarli 15 Ekim 2025 16:21Kötülük,kötülerin hükmü uzadıkca cemiyyet bataklığa dönüşür,hocam. Kimse kimseyi dinlemiyor ki…
-
Saadet Cahangir 15 Ekim 2025 14:44Var olun, gözəl yazıdır. Utanma hissinin yox edildiyi bir zamana gəldik, bundan vahiməli şey yoxdur. Amma belə davam edə bilməz, mütləq dəyişimə hamilədir ölkələrimiz.
