Neşe Doster: Kazancı hesaplarken, kaybedilene ne demeli?
Neşe Doster
nesedoster@yahoo.com
İnatla, israrla, cesurca, ödünsüz kararlar alıp arkasında ve sözünde durma günümüzde çok değerli ve az bulunur bir özellik değil mi? Pek çok konuda ayrı düşüp, ayrı düşündüğümüz kişilerde bile böyle bir kararlılık görünce şaşırarak benimsiyoruz. Hele de geniş anlamda kayıplar ve kazançlar söz konusu ise. Hele de siyaset durup dinlenmeden ağlarını aykırılık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, diploma, tezgah, tanık, kılıf, tehdit, şantaj, meydan okuma vb üzerine örüyorsa. Hele de demokrasinin kurum ve kuralları askıya alınıyorsa…
Depremzede anne diyor ki; “Herkes çocuğuna sarılıyor, biz toprağa! Bunun nasıl bir duygu olduğunu ancak çeken ve yaşayan bilir!” Acılı anne diyor ki; “Olan kızıma oldu, ben kızımdan oldum!” Depremde annesini yitiren genç kadın diyor ki; “Annen yoksa kimsen yok demektir. Yapayalnızsın demektir.” Babasını yitiren genç diyor ki; “Parası olmadığı için değil, babası olmadığı için yarım kalan çocuklar vardır. Ben onlardan biriyim.” Bu yürek dağlayan sözler için dağı taşı betona boğanlar ve onlara onay verenler ne düşünür acaba?
İnsan anne ve babasını kaybedince çocuklukla vedalaşıyor!
Anne ve babasını kazada kaybeden kadın diyor ki; “Bir gecede büyüdüm. Anne ve baba gidince çocuklukla vedalaşıyorsunuz Sabır sınavından geçtiğimiz bugünlerde; gölgesine uzandığımız çınarlar, sırtımızı dayadığımız kayalar birbiri ardına gidince insan hem eksiliyor, hem de büyümek zorunda kalıyor. Her ihtiyacımıza yetişen, her ihtiyacımızı yetiştiren, her soruya cevabı olan, yoklukta bile yok demeyen, yorulmayan, bıkmayan, of demeyen, başkası yapsın demeden her işe el atan anne ve babalarımızı özlem ve rahmetle anarken onlara biçilen bu acımasız kaderi nasıl yok sayar ve nasıl açıklayabiliriz?”
Sesinden ışıklar saçan, gözlerinden yaşlar akan kadın diyor ki! “Kişisel tarihimin en mutlu anı kendi duvarlarımı ve bariyerlerimi yararak, kazıyarak aştığım sorunlardır. Kendimi rahat ve emin hissettiğim iki yer var, günlük tuttuğum defterle baş başa kalmak ve notlarımı bir gün kitaba dönüştürme hayalim.”
Şiddet gören kadın diyor ki; “Cumhuriyet aynı zamanda bir kadın hakları devrimidir. Hal böyle iken 9 ayda 143 kadının daha katledildiği gerçeğinin neden bizi yönetenleri ilgilendirmediğini anlamakta zorlanıyorum!”
Ben karanlık, sen ışık! Ben sorun, sen çözüm! Ben son, sen başlangıç!
Otel yangınında çocuklarını yitiren aile diyor ki; “Şehir değil şiir olan kentlerin birinde kendi halimizde yaşayıp giderken her şey birkaç dakikada olup bitti, sonrası bitmeyen bir karanlık ve sonsuz bir boşluk. Oysa biz karanlık, onlar ışıktı. Biz sorun, onlar çözümdü. Biz son, onlar başlangıçtı. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil ve olmayacak.”
Çocuk okutan, kirada oturan, tek maaşla geçinen, işsiz kalan, başta et, balık, tavuk olmak üzere zeytin peynir, sebze, meyva bizim için lüks diyen azımsanmayacak çoğunlukta insanımızdan biri diyor ki; “Oğlum 5 yıl önce okulunu bitirdi, iş bulamadı, evde oturuyor. Yurtdışına gitmenin yollarını arıyor, oysa o tek çocuk ve biz onsuz ne yaparız diye düşünüyoruz?”
Oğlu mahkum olan avukat baba diyor ki; “Bugün ülkemizde toplam 304 bin 964 kapasiteli 402 cezaevi var. Tutuklu ve mahkum sayısı 419 bin 194 kişi. Bu durumda 114 bin 230 tutuklu açıkta ve yatacak yerleri yok. Bu nedenle hızla yeni cezaevleri yapılıyor. Bunca gencin suça sürüklenmesinde; olumsuz koşulların, işsizliğin, ortamın suçu yok mu? Çözüm yeni hapishaneler yapmak mı? Neden gençleri suça teşvik eden ortamı düzeltmek, koşullar iyileştirmek kimsenin aklına gelmiyor?
Bir gecede işsiz kalan Colin’s firması çalışanı diyor ki; “İşimizden çok memnunduk, firma bir gecede kapısına kilit vurarak, 1500 kişiyi ve ailelerini işsiz bırakma pahasına fabrikasını Mısır’a taşıdı. İşsiz kalan bunca kişiye ailelerini nakliyeciyi, yemekhane çalışanını, tedarik zinciri personelini, temizlik elemanlarını, kasabı, manavı, bakkalı da katarsanız, firmanın bu kararı alması neyin sonucudur diye düşününce aklımıza şu gelmez mi? Ekonomik politikaların iflası sonunda yaşanan güven bunalımı, sermaye kaçışı, ayakta ve hayatta kalma mücadelesi vb!”
Teknik lise kapanınca açıkta kalan genç diyor ki; “MEB Y. Tekin 2.5 yıllık görev sürecinde 1759 meslek lisesini kapatınca öğrenci sayısı 553 bin kişi azaldı. Acaba işsizlik, okulsuzluk, mesleksizlik suçu artırmıyor mu, ya da suça teşvik etmiyor mu? Her şeyi bilen Sn. Bakan bu konuda ne düşünüyor, ya da düşünüyor mu?
Bitirme notu: Konuşurken sık sık “Laf aramızda,” “Ya da söz aramızda” deriz ya! Artık demiyoruz, çünkü herkes her şeyi biliyor. Neden derseniz? Alın teri akıtırken, bedel ödeyenin, hayata meydan okuyan emekçinin, umudu kalmayan işsizin, aşsız yoksulun artık nefret diline değil, nezaket diline ve umut veren politikalara ihtiyacı var. Neyi kimden ve neden gizlesin?
-
Özgür Özel: Hüseyin Gün itirafçı olmuş ‘Ben İngiliz ajanıyım’ demiş
-
Trump’tan, Katar’da ‘Gazze’ mesajı: ‘Gerçek bir barışa ulaştık’
-
Trump’ın himayesinde Tayland ve Kamboçya arasında ‘tarihi’ barış anlaşması
-
İrlanda cumhurbaşkanlığı seçimlerini sol aday Catherine Connolly kazandı
-
İmamoğlu’nun ifadesi öncesi CHP Çağlayan’da miting düzenledi
-
Zeynep Altıok Akatlı: Hayatımız Güzeldir: Aydın olmak, aydın kalmak
